Kontrollü mü, kontrolden çıkan darbe mi?
TBMM Darbe Komisyonu Raporu’na CHP’li üyeler 300 sayfalık muhalefet şerhi yazmışlar. Şerhte çeşitli iddialar olmakla birlikte ağırlıklı konu olarak 15 Temmuz darbe girişiminin ‘kontrollü darbe’ olduğu iddiası öne çıkıyor. Yazılan muhalefet şerhinde kontrollü darbe iddiası kısaca şöyle özetlenebilir:
“15 Temmuz hain darbe girişimi öngörülen, önlenmeyen ve sonuçları kullanılan bir darbedir. Bu hain darbe girişiminin olacağını bilen ve bekleyenler vardır.
Aylar önce yazılan yazılardan darbe girişiminin bilindiği, hatta hazırlık sürecinin takip edildiği anlaşılmaktadır.
MİT’in TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda istihbarata ulaşılamadığı savunması geçerli kabul edilmemektedir.
14 Temmuz 2016’da Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la Özel Kuvvetler Komutanlığı bahçesinde saat 18.00-00.30 arası 6,5 saat baş başa görüştüğü ifadelerle ortaya çıkmıştır.”
CHP’nin muhalefet şerhinde daha başka iddialar da var. Sadece, ana iddiaları sıralamakla yetindim.
15 Temmuz’da yaşananlar darbe midir, yoksa darbe girişiminde kalmış bir hareket midir? Olayları doğru değerlendirmek, iddiaları sağlıklı bir zemine oturtabilmek için öncelikli olarak bu hususa netlik kazandırılması gerekiyor. CHP’nin şerhinde de yaşananlar ‘15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’ olarak nitelendiriliyor. İşin doğrusu da bu. Ancak, eğer olay girişim olarak kaldı ise meselenin “kontrollü darbe” olarak nitelendirilmesi yanlış olmaz mı?
Kaldı ki, olayın bir darbe girişimi olarak kalması da önceden elde edilen bilgiler çerçevesinde bazı adımların atıldığını, sonuç olarak darbenin önlenerek girişim olarak kaldığını göstermez mi? Yani, önceden bilindiği halde hiçbir tedbir alınmadığı, darbenin önlenmediği iddiası havada kalıyor.
Hayatım boyunca yaşadığım darbe ve girişim halinde kalmış, yani başarısız olmuş darbeleri hatırladığımda; söz gelimi 12 Eylül 1980 ve 27 Mayıs 1960 darbeleri de çoğu kimse tarafından tahmin ediliyor, hatta biliniyordu. Ama önlenemedi. İsterseniz bunlara da önlenmedi deyin. Netice itibariyle ülkemizde geçmişte darbeler hep biline biline geldi. İktidarlar ise bu darbeleri önlemede başarılı olmadılar.
Bir başka husus ise geçmişteki darbelerin hemen hepsinde bir sivil ve siyasi ayak olmuştur. Bu siyasi ve sivil ayak belki silah elde sokağa çıkmamıştır ama darbelerin toplumsal destek bulmasını sağlamıştır. Meseleye bu açıdan baktığımızda özellikle 27 Mayıs 1960 darbesinin siyasi destekçisi olarak CHP başı çekmiştir. O günleri yaşamış, darbeye alkış tutan bir takım CHP’li tanıdıklarla tartışmış birisi olarak bunları rahatlıkla söylüyorum. O günler geride kalmış, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu darbeye karşı bir tavır sergileyerek CHP’nin değiştiğini göstermiştir ama çok geçmeden aynı darbe girişiminin kontrollü darbe olarak nitelendirilmesi CHP’nin darbeler konusunda genel tavrında bir değişiklik olmadığını göstermiştir.
15 Temmuz darbesi başarısız olmuş, girişim halinde kalmıştır. Bir darbenin başarısızlıkla sonuçlanması ve girişim halinde kalmasında kimlerin ve hangi kurumların rolü var ise bu ülkeyi bir felaketten kurtarmışlardır. Bu bakımdan onları töhmet altında bırakmak anlamına gelen ‘kontrollü darbe’ iddiasının en azından mahkemeler devam edip, yargımlalar sürerken dile getirilmesinde ülkenin yararı yoktur. Bir darbe girişimini sulandırmak, böylece darbecilere destek olmaktan öte bir anlam ifade etmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.