Hızlı tren ve İslâm
D.D.Y. Genel Müdürümüz, “Hızlı treni, planladığımız zamandan önce sefere koyacağız ama bir engel var” diyor. Engelin görüntüsü basit, çözümü çetin. Yol üzerindeki köylerin çocukları, ray üzerine taş koyup ses dinliyor. Bu oyun hızlı tren için tehlike. Ekipler kurulmuş. Köyler dolaşılıp anlatılıyor. Netice?..
Koca koca insanlara anlatılmış, ehliyet verilmiş, yine de on binlerce polis, teknolojik denetim yetmiyor. Yollara kasisler, tırtıllarla devlet taş koymak zorunda. İnsan kontrolü deliyor. Vurgun, soygun, kapkaç, mafya, terör, gladio...
Biz böyle değildik. Kanuni dönemi İngiliz sefiri, hatıratında, “İstanbul’da, bir senede zabıtalık 12 olay oluyor. 9’u karakolda halloluyor. Mahkemeye üç dava kalıyor” diyor. Düşmanın ekili arazisini çiğnetmeyen, yediği üzümün parasını dalına bağlatan ordular, İslâm ordularıdır. İslâm’ın ufuk açıcı eğitim ve öğretimi 15 yaşına kadar imkansızlaştırıldı da ne oluyor? Batılılaşıyor muyuz? Şimdi önümdeki gazetede; “ABD California eyaletinde, 84 yaşındaki annelerinin cesedini barbeküde yakan ailenin, annenin emekli aylığını aldığı” yazıyor. İslâm ahlak ve edebinden yoksunluk budur ve içki şişesini kapıp, denize karşı bağırmak gibi şaşkınlıklar...
Çocukluğumuzda Kur’an okumak yasaktı ama, yine de köylerde kaçak-göçek, İslâm’ın geniş düşünce ufku verilirdi çocukken. Yolcu ayağına değmesin diye yola, taş konmaz, kaldırılırdı bu inançla. Çünkü Kur’an, “Zerre kadar hayır yapan onun karşılığını, kötülük yapan da onun karşılığını görecektir” diyor.
İnsanı gördüğüyle sınırlayan materyalizm, insanlığı, dar, kısır, ölümlü bir ufka sıkıştırmıştır. İslâm’ın ölümsüzlük ufkundan mahrumiyet, hayatın sonunu ölümle karartmış, insan şaşkınlaşmış, kendini yönetemez olmuş ve yönetilmek için zorbalar, kurtarıcılar doğurup kula kul olmaya muhtaç hale gelmiştir.
Papa, ekonomik krize “ilahi bir bela” dedi. Doğru; “ne alakası var” ve “bu, ekonomik yanlışların dönüşümü” dediler. Peki ekonomik yanlışlar neyin dönüşümü?
İslâm, Müslüman’a öylesine külli ve ukbaya uzanacak kadar geniş bir bakış ve tefekkür açısı kazandırır ki, hiçbir yanlış ve hiçbir kötülük, bu külli bakış açısının lazer üstü ışıkları altında yaşama imkânı bulamaz.
İslâm bilgi ve inancı, çocuk da olsa demiryoluna taş, bomba koymaya imkân vermez, korutur. Protesto yapıyoruz diye tahribat, soygun, vahşet yaptırmaz. Kardeşlik ve dayanışma, iç disiplin İslâm’la doğar. Onun için “İmam Hatip okullarında neden kavga çıkarıp güdemiyoruz” diye çırpınan düşmanlıklar yaşanmadı mı?.. İslâmsız hiçbir eğitim, insana hayattan da üstün değerler kazandıran bir ahlak ve inanç gücü sunamaz. “Çirkin ahlaklıların ilmi ateşten kötüdür; -Yılan ağzında zehir damlasıdır ab-ı hayat”.
Eroin, cinayet, kapkaç, soygun, vurgun ve her türlü beladan kurtulmanın yolu İslâm’dır. İslâmsız huzur olmaz. Sayın Erbakan’ın, “iki havuz” misali: Birinde en leziz balıklar; öbüründe zehirli balıklar. Birinci havuzun suyunu kesip, zehirli balıkları besliyor. Sonra da zehirlerinden nasıl korunacağım diye çalışıyor.
İslâm’ı öğrenmenin önündeki engeller kaldırılsın, o yola ne taş, ne bomba, ne PKK, ne kardeş kavgası kalır. Kur’an-ı Kerim ışığında kötülük yaşamaz. Ülkemizde anne-baba zaten Müslüman. Çocuk İslâm fıtratı üzerinde. İslâm öğretilip, çocukların ufku açılsın, yola taş koyan çocuklar, demiryolunu korurlar. Ömer’ler, İslâm’la Hazreti Ömer olur. Hazreti Ömer, ancak ve ancak İslâm ikliminde olunur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.