İslam düşmanlarının arasına girmek için neden ısrar edersiniz?
ÖNCE iki alıntı yaparak dikkatinize sunmak, yorumumu ondan sonra ifade etmek istiyorum. İki alıntıdan ilki AB Bakanı Ömer Çelik’e, ikincisi ise TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’a ait. Önce AB Bakanı Çelik’in AB’yi tarif eden değerlendirmesinden kısa bir alıntı yapacağım:
Çelik AB’yi şöyle tarif ediyor:
“En tepeye Erdoğan düşmanlığını koymuşlar. Erdoğan düşmanlığının altına Türkiye düşmanlığını saklıyorlar. Türkiye düşmanlığının altına İslam düşmanlığını saklıyorlar. Onun altında antisemitizm, onun altında ırkçı nefret, göçmen düşmanlığı, onun altında aslında evrensel değerlere, hukuka, demokrasiye, insan haklarına düşmanlık var.”
Çelik’in bu değerlendirmesine genel olarak katılmakla birlikte AB’nin Türkiye’ye karşı tavrının başına Erdoğan düşmanlığının oturtulması bana biraz zorlama değerlendirme geldi. Çünkü Erdoğan’ın Türkiye yönetimindeki belirleyiciliğinin geçmişi 15 yıllık, halbuki Türkiye’nin AB’nin kapısında bekletilişinin geçmişi 50 yılı geçti. Yani, AB’nin Türkiye düşmanlığının başına Erdoğan düşmanlığının oturtulması doğru değil. Ancak 15 yıldan beri Erdoğan’ın Türk siyasetindeki belirleyiciliği sebebiyle hedef tahtasına oturtulmuştur. Kaldı ki, AK Parti iktidarları 15 yıldan beri AB’ye girmek için yoğun bir gayret sarf etmiş/sarf etmektedir. Bunca düşmanca tavra karşı kapıdan ayrılmanın düşünülmüyor olmasına rağmen hâlâ AB ülkemize yönelik düşmanca tavır sergiliyorsa olaya doğru teşhis koymak, bu teşhisi gizleyecek birtakım değerlendirmelere sapmamak gerekir.
Aslında AB’nin Türkiye’ye yönelik tavrının izahı özet olarak şudur:
“Avrupa Birliği ülkelerinin asıl düşmanlıkları İslam’adır”. Bu tespiti yaptıktan sonra başka bir nitelendirmeye ve söze gerek kalmaz. Bunu özellikle AB Bakanı söylüyor ise o zaman bize de ‘Mademki 40 yıldır yaptığımız bu değerlendirmeyi bugün siz de yapmaya başladınız, o zaman neden AB’ye girmeye yönelik tavrınızda bir değişiklik yapmıyorsunuz?’ sorusunu sormak kalır. Çünkü doğruyu tespitten çok o doğru tespit doğrultusunda tavır belirmek çok daha önemlidir.
Bu noktada AK Partili TBMM Başkan Vekili Ahmet Aydın’ın açıklamasından kısa bir alıntı aktarmak istiyorum:
“Bütün terör örgütlerini kucaklayarak bize karşı maşa olarak kullanan Avrupa’nın, Almanya’nın maalesef dünya barışına ve Avrupa huzuruna katkı vermediğini artık herkesin görmesi gerekir.” Bu tespite de itirazımız yok. Çünkü yıllardan beri bu gerçeğe dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu sebeple de AB sevdasının terk edilmesi gerektiğini dile getiriyoruz. Çünkü AB ülkeleri Türkiye’nin düşmanları ile kol kola ülkemize karşı düşmanlıkların merkezini oluşturduklarını bilmeyen ve görmeyen kalmadı. Hemen belirteyim ki, sıradan vatandaşların, yani devletin kararlarında belirleyici olmayan insanların bu gerçeği görmesinden çok ülkeyi yönetenlerin görmesi gerekiyor. Sadece görmesi de yeterli değil, gördüğü gerçek doğrultusunda politikalar belirlenmesi şarttır. Yoksa AB ile ilgili yıllardan beri bizim yaptığımız tespitlerin bugün sorumlu mevkilerde bulunanlar tarafından yapılıyor olması anlamsızlaşır.
Netice itibarıyla Haçlı-Siyonist ittifakının yüzyıllardan beri düşmanı İslam olmuştur, AB ülkelerinin bugünkü tavırları da tarihlerinden miras olarak kalmıştır. Öyle ise artık bu Haçlı-Siyonist ittifakı ile birlikte olma sevdasını terk ederek İslam Birliği için elimizden gelen çabayı göstermemiz gerekiyor. Bu yapılmadığı sürece birtakım açıklamalar yapmak sadece iç politika malzemesi olmaktan ibaret kalır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.