NATO üyeliği ABD’ye esaret midir?
Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğinin Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin emrine girmek olduğunu öğreneli çok oldu. Bunun içindir ki her fırsatta ısrarlı bir şekilde İslam Birliği’nin kurulması gerektiğine vurgu yapıyoruz ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan da her fırsatta ‘Dünyanın beşten büyük’ olduğunu vurgulayarak bu esarete son verilmesi gerektiğine atıfta bulunuyor. Türkiye’nin Rusya ile S-400 füze savunma sistemi alma anlaşması imzalamasının ardından özellikle ABD’den yükselen, “S-400 bizim için kaygı verici” şeklindeki tepkiler gösteriyor ki, ABD, Türkiye’nin NATO üyeliğini kendilerine esaret anlamına geldiğini düşünüyor.
Hemen belirteyim ki, ABD’den yapılan Türkiye’nin S-400 füze savunma sistemlerini alma girişimini kaygı verici olarak nitelendiren açıklama hem samimi değil hem de dünya gerçeğine ters düşüyor. Çünkü daha önceleri S-300 füzelerini üreten ve çeşitli ülkelere satan Rusya, o zaman tehlikeli görülmedi de şimdi neden Türkiye S-400 füze savunma sistemlerine sahip olmaya kalkınca bundan endişe duyuluyor. Bir başka ifadeyle Rusya’nın bu silahları üretmesi ve sahip olması kaygı verici değil ama Türkiye alınca kaygı verici hale neden geliyor? Acaba, Rusya’nın bu silahları ve hatta sahip olduğu diğer nükleer silahlar ABD’yi rahatsız etmiyor da Türkiye’nin satın almasının neden rahatsız ettiğinin izah edilmesi gerekiyor. Gerçi ABD’den yapılan açıklamalarda Rus yapımı S-400 füze savunma sistemlerinin NATO sistemiyle uyumlu olmadığı, bunun için karşı çıktıkları söyleniyor. İyi de alınan bir savunma sistemi… Yani muhtemel bir saldırıya karşı kullanılacak… Peki, ABD’nin Türkiye’ye yönelik gizli bir planı var da, bu plan gereği Türkiye’yi ya da bölgeyi işgali mi düşünüyor? Bunun için mi alınacak bu sistemden rahatsız oluyor? Bir başka ifadeyle ABD’nin dünyanın her yerinde istediği ülkeye saldırma, hatta işgal etme ve bununla da yetinmeyerek ülkeleri parçalama yetkisi var da Türkiye’nin kendini savunma hakkı yok mu? Böyle bir kararı verme hakkını ABD nerden ve kimden alıyor diye sormuyorum. Biliyorum ki bu hakkı, her türlü nükleer ve konvansiyonel silaha fazlasıyla sahip olduğundan alıyor. Bunun için de kendilerinin sahip olduğu silahlara ya da benzerlerine başkaları sahip olmasın istiyorlar. Bunun için kendilerinden başka bir ülke nükleer füze denemesi yaptığında ortalığı velveleye veriyor, İran gibi ülkelere ambargo uyguluyor, hatta vurmakla tehdit ediyorlar. Bu yaklaşımın bir tek izahı vardır; o da eşkıya kendi kanunlarını kendi belirliyor, kuralları kendisi koyuyor.
Bu noktada bir başka hususa daha dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’nin NATO üyesi olması NATO’ya birtakım sorumluluklar yükler. Yani, Türkiye’nin bir saldırıya karşı korunması gerekir. Ama bugüne kadar Türkiye’ye yönelik birtakım eylemler karşısında ne NATO ne de ABD, Türkiye lehine ciddi bir tavır koymuş değildir. Hatta, Türkiye’ye karşı birtakım oluşumları harekete geçiren, onları silahlandıran, ülkeleri bölen adımlar atmaktadır.
Bunun yanında İsrail, Filistin’de, Arakan’da Myanmar devleti Müslümanları katlederken bugüne kadar bir şey yaptığını gören var mı? Ama İsrail’i nükleer silahlarla destekleniyor. İsrail destekleniyor ama Türkiye gibi İsrail’e komşu ülkelerin bırakın nükleer silahlara sahip olmasını S-400 füze savunma sistemine sahip olması bile istenmiyor. Bunun için bu zulmün sona ermesi isteniyorsa, karşılarında BM ve NATO dışında yeni bir oluşuma, yani İslam Birliği’ne ihtiyaç vardır. Bu olmadığı sürece kovboylar eski alışkanlıklarından vazgeçecek değillerdir. Netice itibarıyla ABD’den S-400 füzeler ile ilgili gelen tepkilerin dikkate alınmaması, bu hususta geri adım atılmaması gerekiyor. Geri adım atılması eşkıyanın sözünün geçerliliğini koruduğu anlamına gelecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.