TSK, Taraf, Bahçeli ve DTP
Bugünlerde bir araya gelmesi en imkânsız gibi görünen kelimeler. Gerçi kelime olarak yan yana gelmeleri mümkün ama son günlerin en zıt kavramları bunlar.
DTP’li Hasip Kaplan’la samimi pozlarını bir kenarda tutarsak, (bu son dönemden bir kare aslında. Kamuoyu onu teröristbaşı Apo’yu ipten alan hükümetin ortağı olarak iyi biliyor) Devlet Bahçeli’nin müthiş bir öfkeyle dolmuş olması akılları kurcalıyor. Hani keşke bu öfkenin hedefi PKK olsa.
İnandırıcılığı konusunda takdiri tabi ki kamuyu verecektir ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yürüttüğü-üstelik TBMM’den izin alarak- operasyonlar ortadayken, havadan ve karadan terörist hedeflere bombalar yağdırılırken, karakol saldırısının ardından MHP lideri Bahçeli’nin hükümete yönelik eleştirileri beraberinde sayısız soru işaretini doğurdu.
Farklı şekillerde yorumlanabilir ancak, devlet geleneğine solcu Ecevit’in yanında sigara bile içmeyecek kadar bağlı, yine Ecevit karşısında suskun ve efendi tavırları takınacak kadar bağlı, uzlaşmacı siyaset anlayışını ortaya attıktan sonra kendi Cumhurbaşkanı adayını bile dövdürtecek kadar sola müsamaha gösteren Bahçeli’nin, AK Parti hükümetine karşı birden şahin kesilmesinin altında ne yatabilir?
AK Partili Ergün’ün de dediği gibi, kendi köyünden doğuya gidememiş Bahçeli’nin birden parlaması, kürsüden harita göstermesi, AK Parti’yi PKK’nın hamisi olarak nitelendirecek kadar hiddetlenmesi şifrelerle dolu bence.
Devlet geleneği, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına ve Türkiye Cumhuriyetinin iktidar mensubu milletvekiline böylesine bir saldırı yapılmasını reddettiğine göre, bu geleneğe en çok bağlı olması gereken partinin başındaki ismin takındığı tutum çok şey anlatıyor.
Sanki durup dururken birileri Bahçeli’ye bir talimat verdi ve hükümete saldırmasını emretti. Hem de Türkiye Cumhuriyeti hükümetine.
Belki de bu ikinci ip operasyonuydu. Miting meydanında kendi asamadığı teröristbaşını asması için hükümete ip atan Bahçeli’nin ikinci bir oyunu sahneye koymasının arkasında milli hassasiyet bulunup bulunmadığı şimdi daha iyi anlaşılabilir.
Ergenekon operasyonlarının tüm hızıyla sürdürüldüğü bir dönemde, Türkiye’nin kanayan yaralarına neşter vurulacağı ümidi bu kadar büyümüşken, dokunulamaz denilen darbe heveslileri bir bir gözaltına alınıp tutuklanırken, asrın davasında ‘final’ sahnesi oynanıyorken Bahçeli’nin çıkışı her şeyi özetliyor sanırım.
Devlet geleneğine bakın. Terörist bir bomba atıyor. Önce Mehmetçikler şehit düşüyor, sonra TSK skandallarla sarsılıyor, Genelkurmay Başkanlığı daha dün yayına başlamış olan Taraf gazetesine savaş açıyor, MHP lideri Bahçeli PKK’nın hükümet tarafından himaye edildiği gibi ağır bir ithamı ortaya atarak büyük bir provokasyonu imzalıyor, DTP ve örgüt yandaşları İmralı’dan katliam talimatları veren bebek katili Apo’ya işkence yapıldığını iddia ederek, Türkiye’nin dört bir yanında polise ve emniyet güçlerine saldırıyor, bölücü örgüt sempatizanları metropolleri kan gölüne çevirme senaryoları hazırlıyor, Ergenekoncular, ‘bu operasyonu durdurun PKK biter’ tehditleri savuruyor…
Sizde Türkiye’nin başka düşmana ihtiyacı var mı?
Herkes eleştirilebilir bu ülkede. Eleştiri yöntemi adam gibi olduğu sürece herkes eleştirilebilir. Kamuoyunun cevap beklediği ve adım atılmasını istediği yerde Başbakan hata yapıyorsa eleştirilebilir. Cumhurbaşkanı bekleneni yapmıyorsa eleştirilebilir. Başbakan, Türkiye’nin en gereksiz tartışmalarından birinde taraf gibi yansıyorsa ve taraftan söz ediyorsa tabi ki eleştirilebilir. Çünkü hükümet olmak, hükmetmektir. Ortada durup tarafları uzlaştırmaktır. Sorunları gidermenin en kestirme yollarını aramaktır. İnsanlar daha fazla zarar görmemeli.