İnsanlığın iflas ettiği bir dünyada yaşamak
Pazartesi günkü yazımda dünyanın dört bir köşesinde Müslümanların sürgünde kamplarda yaşamaya mahkûm edildiğinde dikkat çekmiş, havalar iyice soğumadan başlarını sokacak bir çadırı bile olmayan yüz binlerce Müslüman’a yardım ulaştırılması gerektiğine vurgu yapmıştım. Bu noktada Suriye ’deki çatışmalardan kaçarak ülkemize sığınmış olanların pek çok mülteciye göre şanslı olduklarına dikkat çekmek isterim. Çünkü hemen yanı başlarında ellerindeki bir ekmeği kendilerine sığınanlarla paylaşacak bir ülke ve millet vardı. Elbette, yurtlarını terk etmiş olan insanlar için yüreklerindeki vatan sevdası ne yapılırsa yapılsın bitmeyecektir. Ama en azından açıkta ve gece çocuklarını aç uyutmak zorunda kalmayan mültecileri şanslı saymak gerekir.
Bu noktada Bangladeş’e sığınmış olan sayıları 550 bini geçen Arakanlı Müslümanların durumu gerçekten tam bir felakettir. Bu bakımdan özellikle Muson yağmurları başlamadan o insanların başlarını sokacak hiç olmazsa bir çadırın altına alınmaları gerekiyor. Bunu söylerken Haçlı-Siyonist ittifakından (küfür cephesi) bir hareket olmayacağını biliyorum. Kendilerini ne kadar medeni, insana saygılı gibi sıfatlarla takdim ederlerse etsinler bana göre küfür cephesi Müslümanlar söz konusu olduğunda insanlıklarını bir kenara ittiklerini biliyorum. Zaten onlar gerçekten medeni ve insana saygılı olsalar yeryüzünde milyonlarca Müslüman sürekli olarak katliama maruz kalmaz, yurtlarını terk etmezlerdi. Bu bakımdan bugün çamur deryası içinde gelecek bir lokma yardım ile hayatları devam ettirmeye çalışan Arakanlı Müslümanlara uzanacak el sadece Müslümanlardan olmazdı. Bu gerçeği unutarak birtakım sömürgeci ülkeler ve uluslararası örgütlerden yardım beklemenin anlamı yoktur. Çünkü onlar Müslümanların sefaletini ve katliamlarını zevkle seyrediyorlar. Yeryüzünde Müslüman sayısı ne kadar azalırsa o kadar mutlu oluyorlar. Böyle olmasaydı, şimdiye kadar yüzlerce kez Myanmar’a müdahale edip katil yöneticilere dur demez/diyemezler miydi? Demiyorlar çünkü küfür tek millettir ve bu gerçeği Müslümanların yüzüne her fırsatta çarpıyorlar.
Arakanlı Müslümanların Bangladeş’e canlarını atmaya başladığı ilk günden itibaren o insanların yanında yer alan, elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışanların başında Türkiye devleti ve sivil toplum örgütleri geliyor. Ancak Türk sivil toplum örgütleri, ellerindeki imkânların tümünü oraya harcasalar da Arakanlı Müslümanların çilesi belki hafifleyecek ama bitmeyecektir. Bangladeş’e göç eden Müslümanlar için açılan hesaplara halkımızın ilgisini biliyorum.
Ancak gıda kolileri ile birlikte yağmurlar başlamadan o insanların hiç olmazsa bir çadırın altına alınmaları gerekiyor. Yönetiminde bulunduğum CANSUYU Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, ilk günden itibaren başlangıçta Myanmar’da ulaşabildikleri yere kadar giderek ilk yardımları ulaştırmaya çalıştı. Ardından Bangladeş’te ilk adım olarak 500 çadır kurdu ve her çadıra iki aile yerleştirildi ama bu işin 500-1000 çadır ile halli mümkün değil. Kaldı ki, bir anda on binlerce çadır kuracak yer tahsisinde de güçlük var. Buna rağmen insanlığını yitirmiş küfür cephesinden bir hareket beklemeden bu işinde üstesinden Müslümanlar gelmek durumundadır. Hemen belirteyim ki Müslümanlar duyarsız değildir. Türkiye dışından da sivil toplum örgütleri harekete geçmiş, önceden kamplar giderek bir şeyler yapmaya çalışanlarla ortak hareket etmek istemektedirler. Ancak bu işler için iyi bir organizasyona ihtiyaç var. Aksi halde insanlığın iflas ettiği Batı dünyasından, bir başka ifade ile Müslümanlara yönelik saldırı ve katliamların sorumlularından destek beklemek gaflet değilse ahmaklık olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.