Silaha 300 milyar dolar ver, Arakanlıları görmezden gel!..
Bangladeş’e göç etmek zorunda kalan Arakanlıların sayısının 900 bini geçtiği hatta bir milyona ulaştığı belirtiyor. Bu sayı ayrıca her gün artıyor. Böyle olunca da bu insanların barınma, sağlık ve gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için tüm dünyanın harekete geçmesi gerekiyor. Bangladeş’e göç etmek zorunda kalanlar Müslüman oldukları için dünyanın bir bölümünü fazlaca ilgilendirmiyor. Peki, İslam dünyasının bu hususta gerekli hassasiyeti gösterdiğini söylemek mümkün mü? Dünyanın bir köşesindeki insanlar aç, susuz, başlarını sokacak bir barınaktan mahrum olarak varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlarsa, bu manzara karşısında insan olduğunu söyleyen herkesin duyarlılık göstermesi, imkânı nispetinde harekete geçmesi gerekir. İnsanlık bunu gerektirir. Ancak, dünya üzerinde Müslümanlara karşı Müslüman olmayanların ortak bir cephe oluşturduğu izlenimi ortaya çıkıyor. Bir bakıma ‘küfür tek millettir’ gerçeğinin hayata yansıması ile karşı karşıyayız. Böyle olunca Müslümanların gecikmeden birlik oluşturması bir mecburiyet halini alıyor. Bir diğer ifadeyle Müslümanların kâfirlerin insafına terk edilmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor.
[IFrame]
Müslümanlar tespih taneleri gibi dağılmış olunca ister istemez küfür cephesi karşısında birlik oluşturulamıyor, oluşturulamayınca dünyanın bir köşesindeki Müslümanların yaşadıkları felaketler karşısında bir duyarsızlık ortaya çıkıyor. Böyle olunca Bangladeş’e göç etmek zorunda kalan Müslümanlara karşı İslam dünyasının gerekli duyarlılığı göstermediği ortada iken dünyanın diğer kesimlerinin duyarlılık göstermesini beklemek ve istemek doğru olur mu? Böyle olunca da öncelikli olarak iğneyi kendimize batırmamız, Trump ’ın bir ziyareti ile 280 milyar dolar silah siparişi verenlerin kendilerini sorguya çekmeleri gerekir. Kaldı ki, alacakları silahları kime karşı kullanacaklar? İslam’ın yeryüzünde hâkimiyeti için kullanmayacaklarına göre sadece küfür cephesi finanse edilmiş olmayacak mı?
Arakanlı Müslümanların yaşadıklarına son vermek için siyasi olarak bir çözüme kavuşturulabilir. Ne var ki, dünya üzerinde barışın tesisinde sorumlu olan uluslararası örgütlerin siyasi çözüm bulmaları mümkün olmakla birlikte milyonlarca insanın göç etmek ve çocuk, kadın, yaşlı insanların göç yollarında hayatlarını kaybedişini seyretmeyi sürdürmeleri karşısında dünya Müslümanlarının uyanması gerekiyor. Uyanışı gerçekleşebildiği takdirde küfür cephesinin yardımına kesinlikle ihtiyaç kalmaz. Arakanlı Müslümanlar değil, tüm İslam dünyası huzura kavuşabilir. Ayrıca sadece Müslümanların değil, dünyanın da huzura kavuşması bu yolla sağlanabilir.
Netice olarak diyebiliriz ki, artık küfür cephesinin hedefinin Müslümanlar olduğu, sefalete ve yok edilmesine mahkûm edilmesi için ellerinden geleni yaptıklarını biliyoruz. Bu manzara karşısında Müslümanların huzur ve refahı için Haçlı-Siyonist ittifakının harekete geçmesini beklemenin anlamsızlığı ortadadır.
Bu noktada Arakanlı Müslümanlara yardım konusunda dünya üzerinde en hassas davranan, elindekini paylaşan tek ülke Türkiye ve insanımız olduğunu söylemek abartma değildir. Sadece son göç sırasında değil, yıllar önce başlayan Arakanlılara karşı işkence ve zulmün ardından Türkiye ve özellikle sivil toplum örgütlerimiz harekete geçmiş, imkânlar ölçüsünde yardım ulaştırmışlardır. Şimdilerde Bangladeş’teki mültecilerin yardımına koşan yine bizleriz. Mülteciler arasında ellerinden gelen çabayı sarf edenler Türk sivil toplum örgütlerinin görevlileri. BM temsilcileri ise hiçbir iş yapmadan ortalıkta dolaşmakla, bizde buradayız gösterisi yapmaktan öte gitmiyorlar. Böyle olunca Müslümanların sorumluğu daha da artıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.