ABD, Esed, PKK/YPG el ele!
Dilimizde, “Ne ekersen onu biçersin” ya da “Etme bulma dünyası” gibi deyimler vardır. Bu deyimlere fert planında bakılabileceği gibi ülkeler açısından bakıldığında da aynı sonuca ulaşılır. Çünkü zalimler ne kadar güçlü ve belirleyici olurlarsa olsunlar bir gün planları kendilerine dönebilir. Zamanımızda giderek dünyayı sömürme aracı olarak terör örgütlerinden faydalanma, onları kullanma alanı genişledikçe bir başka ifadeyle kendi askerlerine zarar vermemek için dünyanın çeşitli köşelerinde terör örgütlerini maşa olarak meydana süren sömürgeci ülkeler yaygınlaşan terörün kendilerine uzandığını ve zarar verdiğini görmeye başlamışlardır. Bu hatırlatmayı “Oh olsun” manasında yapıyor değilim. Bizim için esas olan, terörün her türlüsünün dünyada son bulmasıdır. Çünkü biz adaletin hakim olduğu, güçlünün haklı olduğu değil, haklı olanın güçlü olduğu bir dünya istiyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz.
Yeryüzünde adaletin hakim olabilmesi için, yani güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünyanın oluşması ancak ve ancak Müslümanların belirleyici olabilmesinden geçiyor. Belirleyici olabilmek ise Müslümanların birliğine bağlı. Aksi halde, birtakım Müslüman ülkelerin liderleri koltuklarını koruyabilmek, oturdukları koltuğun ömrünü uzatabilmek için sömürgeci zalimlerle kol kola yürümeyi sürdürdükleri sürece bilinmelidir ki ne oturdukları koltukta kalıcı olabilirler ne ülkelerini sömürüden kurtarabilirler. Bu söylediklerimize yüzlerce örnek vermek mümkün ama biz sadece Irak ve Suriye ’de yaşananları hatırlamak mümkündür. Irak’ın ABD ve sayıları 60’ın üzerindeki koalisyon ortakları tarafından işgal edilişinin gerekçelerini sanıyorum o günleri yaşamış herkes hatırlayacaktır. Suriye’de yaklaşık 7 sene önce iç çatışmalar başlatıldığında da benzer iddialar ortaya atıldı. Yani sömürgeciler işgal etmek ya da çatışma alanı haline getirmek istedikleri ülkelere karşı çok fazla değişiklik arz etmeyen planlar uygulamaya koyuyor ve söylemler geliştiriyorlar. Yoğun bir propaganda ile sömürü ve işgallerini kurtarıcı gibi takdim ediyorlar. Bu söylemlerine birtakım ülkelerden destek de buluyorlar.
Böyle olmasaydı Türkiye’nin tüm karşı çıkmalarına rağmen ABD PKK ’nın Suriye kolu YPG ’yi ısrarlı bir şekilde silahlandırır ve Suriye içinde bu terör örgütüne alan açmak için böylesine uğraşır ve direnir miydi? Irak’tan sonra Suriye’yi de istedikleri gibi sömürmek için parçalamayı planlamış olanların bu tavrını izah etmek belki mümkün ama gelinen noktada Esed’in PKK/YPG’ye adeta teslim olduğunu, Suriye’nin geleceğinin belirlenmesinde bu terör örgütünü muhatap olarak görmesinin doğru değerlendirilmesi gerekir. Suriye’de geçen zaman içinde yaşananlar hatırlandığında başlangıçta Esed’siz bir Suriye söylemini dillerinden düşürmeyen sömürgecilerin zaman içinde Esed’in iş başında kalmasına karşılık Suriye’de maşa olarak kullandıkları terör örgütlerine alan açmayı öncelikli hedef haline getirdiler. Yani, Esed’i devirmek için düğmeye basanlar sonunda Esed’li parçalanmış bir Suriye istemeye başladılar. Hatırlanacağı gibi başlangıçta Suriye’de Rusya sahada yoktu. Bir süre sonra ABD ile uzlaşarak Rusya’da araziye indi. Sonuçta ABD ve Rusya, Suriye’de aynı hedefte birleşti. Bu birleşmenin Esed’in koltuğunu korumak üzere anlaşılarak sağlandığını söylemek yanlış olmaz.
Suriye’de işlenen cinayetleri işlenmesinde ABD, PKK/YPG, Rusya ve Esed’in birlikte hareket ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Böyle bir dünyada bu zalimlerle adaletin ve huzurun sağlanmasını beklemek saflık değilse nedir? İslam ülkelerinin yöneticilerinin bu gerçeği daha fazla geç kalmadan görmeleri gerekiyor. Aksi halde bu teslimiyet sonunda kendi koltuklarını da altlarından çekecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.