Bu düzen değişecek, yeni bir dünya kurulacak
Mevcut dünya düzeni güçlülere hizmet eden, mazlumların ezildiği bir yapıya sahip. Çünkü mevcut düzeni kuranlar zalimdi, sahip oldukları güç sebebiyle her türlü hakkın kendilerine ait olduğuna inanıyorlardı. Bu anlayış iledir ki, tüm dünya Birleşmiş Milletler ’de 5 ülkenin insafına terk edilmiş durumda. Yani, yeryüzünde barışın, adaletin sağlanacağı iddiası ile kurulmuş bir örgüt bile adaletsizliği esas almış ise böyle bir dünyada zulmün son bulmasını beklemek yanlış olur. Bir başka ifadeyle kendi kendimizi aldatmak anlamına gelir. Mevcut düzenin yıkılıp yerine adaleti esas alan bir düzenin şu anda kendilerini kurucu ve koruyucu ilan etmiş olanların ellerinden çıkması mümkün değildir. Bir diğer ifadeyle materyalist Batı anlayışının bir ürünü olan bugünkü dünya düzeninin yerine yenisinin kurulmasında gücün değil hakkın, sömürünün değil adaletin esas alındığı bir dünya düzeninin oluşturulması gerekiyor. Bunun için de yeni dünya düzenini kuracak olanlar maddeyi değil manayı esas alan bir medeniyetin mensuplarının olması gerekiyor. Bunun için de öncelikli olarak yeryüzünde Müslümanların birlik oluşturması gerekiyor. Bu birliğin sağlanmasında Türkiye ’ye önemli görev düşüyor. Türkiye’nin bu görevini yerine getirebilmesi için en kısa zamanda, Yeniden Büyük Türkiye’nin oluşturulması gerekiyor. Bu gerçekleştirildiği takdirde yeni bir dünyanın kurulması, yeryüzünde sömürü ve zulmün son bulması mümkün olacaktır.
Bölgemizde ve tüm İslam dünyasında yaşananlar dikkatli takip edildiği takdirde görülür ki, materyalist medeniyet mensupları aralarında bir çıkar birliği oluşturmuş durumdalar. Mevcut düzenin yerine yeni bir dünya düzeni yine bu materyalistlerce kurulacak olursa bilinmelidir ki düzen değişse bile sömürü, kan ve gözyaşı son bulmayacaktır. Güçlülerin borusunun öttüğü dünya düzeni adını değiştirmiş olarak varlığını sürdürecektir. Bunun içindir ki rahmetli Erbakan Hocam ömrü boyunca Yeniden Büyük Türkiye’nin ve bunun öncülüğünde Yeni Bir Dünyanın kurulması mücadelesini vermiştir.
Görünen o ki, yeryüzünde barışın hâkim olması, sömürü ve zulmün son bulması için güçlü bir Türkiye’ye ihtiyaç vardır. Peşin olarak bu yola girilmenin bir takım bedeller ödemeyi gündeme getireceğini bilmek gerekiyor. Yeryüzünde zalim sömürgeci iktidarların gönüllü olarak iktidarlarını bırakmalarını beklemek yanlış olur. İktidar sahipleri iktidarlarını devretmeyi bir kenara bırakın paylaşmaya bile razı olmazlar. Bunun tarihteki örnekleri saymakla bitmez.
Bu noktada öncelikli olarak mevcut dünya düzeninin biran evvel yıkılarak yerine adaleti esas alan yeni bir düzenin kurulmasına ihtiyaç olduğu hususunda görüş birliği oluşturmak gerekiyor. Ardından bu görevin öncülüğünün Türkiye’ye düştüğünü görmek durumundayız. Yeni bir dünya düzeninin gerekli olduğunu görmek ve buna inanmak önemlidir ama yeterli değildir. Çünkü mevcut düzenin yerine yenisinin kurulmasını mevcut yapıyı oluşturanlardan beklemek bir yanlışın yerine bir başka yanlışın ikame edilmesini peşin olarak kabul anlamına geliyor.
Netice itibariyle diyebiliriz ki, dünyanın İslam medeniyetinin yeniden dirilişine, manayı esas alan değer yargılarının hâkim kılınmasına ihtiyaç var. Gelinen noktada mevcut düzenin iflas ettiği konusunda insanlık büyük bölümü ile hemfikirdir. Böyle olunca bozuk düzenin yerine getirilecek düzenin hayata geçirilmesi için İslam Birliği’nin sağlanması sonuçta İslam medeniyetinin yeryüzünde belirleyici olması için herkesin gayret sarf etmesi gerekiyor. Bu ise bazılarının ileri sürdüğü gibi imkânsız değildir. Eğer Türkiye bugüne kadar Batılılara şirin görünmek için gösterdiği gayreti İslam Birliği için sergileseydi bu hedefe çoktan varılırdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.