Sayın Ağar'la bir karşılaşmamız ve sonuç
367 sayısının millet aleyhine olduğu o kritik günlerde, Sayın Ağar’ın, zorbalar safında yer almış olması bizi çok üzmüştü. O zaman kendilerine hakkımızı helâl etmeyeceğimizi yazmıştık. Bazı fanatikler, “Sayın Ağar’ın üzerinde nasıl bir hakkınız olabilir?” demişlerdi. O vakit: “Şayet haklı çıkarsak, o zaman konuşuruz” demiştim. İşte o zaman şimdi geldi.
Sayın Ağar’la bir TV programına çıkmıştık. Yanında bir Prof. bayan vardı. Sayın Ağar birinci turda öyle bir konuşma yaptı ki, Genelkurmay Başkanı konuşuyor sanardınız. Sıra ikinci tura gelince Ağar yine aynı üslupla konuşmaya başladı. “Susun sayın Ağar. Siz ya bir parti kuracaksınız; ya da mevcut partilerden birinin başına geçeceksiniz. Bu tarz konuşmayla, ancak Sayın çevik Bir, Sayın (Arkadaşım) Vural Savaş ve Sayın Alemdaroğlu gibi hızlı Atatürkçülerden başka kimseden oy alamazsınız. Onların oyları da (Değerli olmakla birlikte) sizi başarıya ulaştıramaz. Elitlerin oylarının topu yarım iktidar çıkartamaz. Kaldı ki onlar CHP’den de kopmazlar. Yanınızda oturan Prof. bayanın sizi çok sevdiği anlaşılıyor. Onu kuracağınız veya başına geçeceğiniz partiye şimdiden üye kaydedebilirsiniz” dedim.
Kadın hemen cevabı yetiştirdi: “Ben Ce Ha Peliyim” dedi. Onu söylerken de inadına benim gözlerimin içine bakıyordu. O sözüne ne yanıt vereceğimi çok merak ediyordu. Ben de yanıtı yapıştırdım. “Ce Ha Peli olduğunuz zaten yüzünüzün nurundan belli” dedim.
Dinleyiciler arasında bir alkış koptu. Beni mi, tok sözlü oluşumu mu, yoksa ani buluşumu mu alkışlıyorlardı bilemiyorum. Bunu tartışmayı izlemiş olanlar hatırlasınlar diye yazıyorum. Yoksa kendimden bahsetmek için değil... Sayın Ağar’ın haberi olmadan, kendime o konuda bir program yaptım. Ağar DYP’den uzaklaştırılmış olanlardandı. öncelikle bu engeli aşmalıydık. Ağar partiye dönmeliydi. Bunun için DYP’li gençlerden bana yardımcı olmalarını istedim. Sağ olsun gençler, koşturup duruyorlardı. Sayın Ağar’ın DYP’ye dönmesi ile partinin ne kadar güç kazanacağını anlamışlardı. Sayın Tansu çiller ise gençleri pek kırmazdı. DYP’den hangi sebeple olursa olsun, uzaklaştırılanlar hakkında bir genel af çıkardı.
Sayın Ağar partiye girdi. Programımızın ikinci etabı başlamalıydı. Hemen her vilayetteki tanıdıklarıma telefon ettim; haber saldım. Sayın Demirel’in, Tansu Hanım’la zaten arası iyi değildi. Ben telefon ettiğim; haber saldığım, bizzat görüştüğüm arkadaşlara: “Mümkünse DYP İl ve İlçe Kongreleri’ne dinleyici olarak katılın. Sıra delege seçimlerine gelince mümkün olduğu kadar Tansu çiller’i sevmeyenleri seçtirmeye bakın” diyordum. Konuştuklarımın çoğu eski MHP’lilerdi. Bazıları DYP’yi ele geçirmek istediğimizi zannettiler. DYP’liler de Sayın Tansu çiller’den Sayın Demirel’in hıncını çıkarmak istediğimizi düşündüler. Böylece birçok vilayetlerde başarılı olmuştuk. DYP Büyük Kongresi’ne yaklaştıkça, Sayın Ağar illeri gezmeye başladı. DYP’liler partinin Genel Başkanlığı’na oynadığını anladılar. 68 DYP İl Başkanı bir deklarasyon yayınlayarak, Sayın Mehmet Ağar’ı tutmadıklarını, kendi adaylarının Sayın İlhan Kesici olduğunu açıkladılar. “Bizim adayımız Sayın İlhan Kesici’dir” diyorlardı. Sayın Ağar’ı aradım. Urfa’daymış. Konuştuk. Tabii ki morali biraz bozuktu. 68 İl Başkanı’na rağmen Genel Başkan olmak kolay mıydı? Bizce evet kolaydı. Onlar güçlü olsaydı, DYP baraja takılmazdı. Başkanlar Sayın çiller’in cephe komutanlarıydı. Genel Başkan adayı olan kimse tavana değil, tabana bakmalıydı. Sayın Ağar’a bütün bunları söyledim. Ertesi gün de Vakit Gazetemiz’de bir yazı yazdım.
“Hayatımın en zor yazısını yazıyorum. Sayın Kesici Demirellerin damadıydı. Ağar’dan daha şanslı görünüyordu. üstelik de ana tarafından hemşerimizdi. Son derece bilgili, vasıflı, dürüst ve çalışkan bir insandı. çok iyi ve başarılı bir Maliye Bakanı olurdu. Ama o muhataralı geçiş döneminde Başbakanlık yapamazdı. İki dere arasında kalmıştım. Böylesi karar arefesinde duygusallık yapmak yanlış olurdu. çok düşündüm ve yukarıda söylediklerimi aynen yazıma yansıttım. Arşivler taranırsa bu yazı kolaylıkla bulunur. Sonuçta Sayın Ağar DYP Genel Başkanı oldu. öylesi zamanlarda böyle bir hizmet az mı? Biz bütün bunlara karşılık olarak Sayın Ağar’dan, zorbalar karşısında AK Parti’yi yalnız bırakmamasını istedik. Zorbaların yedeğinden ayrılmak o kadar mı zordu?
Yarın bu konuyu noktalayacağız inşallah... Ne yapalım? Kendi düşen ağlamaz. Saygılarımla...