Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Hâlâ ‘Beşli Çete’nin dediği oluyor!..

Hâlâ ‘Beşli Çete’nin dediği oluyor!..

Elbette dünya beşten büyüktür. Yeter ki dünya ülkeleri aralarında birlik oluşturabilsin. Birlik oluşturmakla kalmayarak yeni bir dünya düzenine geçilebilsin. Aksi halde söz gelimi Birleşmiş Milletler (BM) bu yapısı ile devam ettiği sürece kimse kendini kandırmasın ki, dünya ‘Beşli Çete’nin çektiği istikamette yol alacak. Bir başka ifadeyle lokomotifin kumandası ‘Beşli Çete’de olduğu sürece vagonlar lokomotifin çektiği yönde gidecektir. Çünkü ‘Beşli Çete’nin dışında kalan BM üyelerinin oylarının yaptırım gücü yok. Yaptırım gücü sadece ‘Beşli Çete’nin elinde. Kudüs konusunda bu iş bütün açıklığı ile ortaya çıktı. BM Güvenlik Konseyi’nde 14 ülkenin ‘evet’i ABD’nin ‘hayır’ı karşısında anlamsızlaştı. Yani sadece ABD’nin oyu diğer 14 ülkenin iradesini yok saydı. Hem de Güvenlik Konseyi’nin 4 daimi üyesi de ABD’ye karşı oy kullanmış olmasına rağmen. Olay konu daha sonra BM Genel Kurulu’na gitti. Orada 128 ülke ABD’nin kararına karşı oy kullanırken ABD, İsrail ve 7 küçük ülkecik aynı istikamette oy kullandı. Yani 128 ülkenin oyları bir anlam ifade etmedi. Daha doğrusu 128 ülkenin iradesi sonuç vermedi. Bu arada 35 çekimser ülke ise oylamada durumu idare etmeye çalıştılar. BM Genel Kurulu’nda alınan kararın bir yaptırıma dönüşmesi mümkün olmamakla birlikte 128 ülkenin ABD karşıtı bir kararda birlik oluşturması önemli bir gelişmedir. Ancak bu gelişmenin birlikteliğe dönüştürülmesi gerekiyor. Bu birliktelik sağlanamadığı sürece benzer oylamalar dünyanın gazını almaktan öte bir anlam ifade etmez/etmiyor.

BM Genel Kurulu’nda ortaya çıkan tablonun bir yaptırım gücü olmamasına rağmen oluşan psikolojik baskı kovboyun geri adım atmasına vesile olsaydı o zaman 128 ülkenin aynı yönde oy kullanmasının bir anlamı olurdu. Halbuki, demokrasi; özgürlük ve insan hakları iddiaları ile ülkeleri işgal edenlerin bu tür oylamadaki birliktelikten utanması, hatalarını anlayarak geri adım atmalarını, bugünkü dünya düzeni içinde utanmalarını beklemek hayalcilik olur. Çünkü hak ve hukuk gibi kavramları çıkarlarına göre tarif edenlerden adalet beklemek sadece bekleyenlerin saflığını gösterir. Netice itibarıyla gücü hak sebebi sayanların anlayacağı tek dil güçtür. Onlar için oylamalar fazla bir anlam ifade etmez. Eğer ülkelerin oyları dikkate alınmaya değer bulunmuş olsaydı, BM Güvenlik Konseyi beş ülkenin inisiyatifine terk edilmez, barışın temini için kurulduğu ileri sürülen bir uluslararası örgüt sadece beş ülkenin çıkarlarını korumaya ayarlanmış olmazdı.

Bu bakımdan gelinen noktada BM Genel Kurulu’nda elde edilen sonucu fazla abartmamak gerekiyor. BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu’nda alınan sonucun ABD’nin attığı adıma ne ölçüde etki ettiği, bu adımı ne ölçüde geri almaya ittiği üzerinde durulması gerekiyor.

Eğer 128 ülkenin karşı tavrı ABD’nin attığı adımda bir değişiklik oluşturmuyorsa, hatta atılan adım alınan bu sonucun bir yaptırım gücü olmadığı bilinerek atıldı ise bundan sonrası için nelerin yapılması gerektiği, nelerin yapılabileceği üzerinde kafa yormak, mazlumların birlikteliğini sağlamak yönünde çaba sarf etmek gerekiyor. Bunun için en azından bu haksız yapıya yönelik bazı adımlar atılmalıdır. Söz gelimi BM’nin bazı kuruluşlarından çekilme kararı alınabilir. Bunu Türkiye’nin tek başına yapması da gerekmez. Mevcut yapı, İsrail’in çıkarlarını koruyor olmasına rağmen Netanyahu’nun İsrail temsilcisine UNESCO’dan çekilme talimatı vermiş olmasının gerekçesini, “UNESCO’nun geçen yıl Mescid-i Aksa’nın Yahudilikle bir bağının olmadığını ilan etmiş olması” olduğu düşünüldüğünde özellikle İslam dünyasının BM organlarında haklarını aramasının bir anlamı olduğu açıkça görülür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi