Bölgede yaşananların sorumlusu ABD değil mi?
Sadece Suriye’de değil, geçmişte Irak’ta ve ülkemize yönelik terör eylemlerinin arkasında ABD yok muydu? Bu soruya hayır demek mümkün mü? Çünkü biliyoruz ki, PKK terör örgütü 30 yılı aşkın bir süreden beri ABD ve koalisyon ortaklarının desteğini aldı, almaya devam ediyor. Bölgemizdeki terör örgütlerini değerlendirirken bu örgütlerin sahaya sürülmüş maşalar olduğunu, isimlerinin şu ya da bu olmasının önemli olmadığını söylemek yanlış olmaz. Meseleye sadece Suriye’de yürütülen operasyon açısından baktığımızda bile bir terör örgütü ile karşılaşıyor olsak da sahada çatışanların maskeli ABD askerleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü yıllardan beri adı ne olursa olsun teröristleri eğiten, silahlandıranların, hatta maaşa bağlayanların ABD olduğunu bilmeyen kaldı mı? Şu anda Suriye’de yürütülen operasyonun görünürdeki muhataplarının kimler olduğu fazlaca önemli değil. Çünkü arazide ABD ve koalisyon ortakları ile mücadele veriliyor. En son olarak 5 şehit verdiğimiz tankımızın ABD füzesiyle vurulduğunu biliyoruz. Hatta bunun da ötesinde militanların her türlü ABD silahları ile donatıldığı da kimsenin meçhulü değil. Militanları silahlandıranlar bunu inkâr bile etmediler/etmiyorlar. Silahları gönderdiklerini, birtakım gerekçelerle kabul edenler, bu silahların Türkiye’ye karşı kullanılmayacağını, Suriye DEAŞ’tan temizlendikten sonra toplanacağı yalanını dünyanın gözünün içine baka baka tekrarladılar.
Bu bakımdan Suriye’de TSK’nın mücadele ettiği teröristlerin adının ne olduğu önemli değil diyoruz. Bölgemize istedikleri şekli vermek için teröristlerden bir kara ordusu oluşturdular. Böyle olunca gelişmeleri, “Örgüt, Türk-ABD çatışması peşinde” diye nitelendirmek gerçekçi değildir. Arazide TSK terörist kimliği altında ABD ile mücadele veriyor. Bu hususu tespit etmeden verilecek tüm hükümler yanlış olacaktır. ABD askerlerinin çatışma başladığı andan itibaren ortada görünmemeye, teröristlerle birlikte fotoğraf vermemeye dikkat ediyor olmaları işin aslını gizlemeye yetmez. Meseleye bu açıdan baktığımızda dünyada hakim olan düzen birtakım sömürgeci güçlerin çıkarlarına hizmet ediyor olmasaydı, ABD’nin terör örgütlerine verdiği silahlardan dolaylı yargılanması gerekirdi. Bunun yapılamıyor olması Haçlıların bölgemizde akıttıkları kan ve gözyaşını aklamayacaktır. Öylesine adaletsiz bir dünya düzeni var ki, terör örgütlerine destek veren, İslam dünyasını kan ve gözyaşına boğan ABD’nin yargılanması gerekirken utanmaz bir tavırla HAMAS terör örgütü ilan ediliyor. Tüm gelişmeler gösteriyor ki, Haçlı-Siyonist ittifakı İslam dünyasına kin ve nefret kusuyor, akan Müslüman kanı ile besleniyorlar. Bu yönüyle dünyaya hakim olan düzeni vampirleri besleyen bir düzen olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır.
Tüm bu tespitleri yapmak bölgemizin huzura kavuşması için elbette yeterli değil. Durumu doğru tespit etmek önemli ama, kan ve gözyaşının sorumlularından hesap sorulması gerekiyor. Bunun yolu da mazlumların birliğinden geçiyor. Bu yönde çalışma yapmak yerine hâlâ hedefimiz ve arzumuzun AB’ne tam üyelik der ve bunun peşinde koşarsak zalimlerin zulmünü görmezden gelmiş olmaz mıyız?Çünkü biliyoruz ki, AB ülkeleri ile ABD İslam dünyasını karıştırmak, kan dökmek ve sömürmek söz konusu olduğunda birlikte hareket ediyorlar. Bu birlikteliğin bir diğer görevi ise İsrail’in güvenliğini sağlamak. Böyle olunca Haçlı-Siyonist ittifakının hiçbir mensubundan İslam dünyasına hayırlı bir yaklaşım söz konusu olmayacaktır. Sonuç olarak diyebiliriz ki, TSK Suriye’de sadece terör örgütleri ile değil, kuklacılar ile de mücadele etmektedir. Bu bakımdan millet olarak kenetlenmek durumundayız. Özellikle siyasilerin kutuplaştırıcı ve dışlayıcı üslubu terk etmeleri gerekir. Birtakım siyasi hesaplar uğruna sürdürülen kutuplaştırıcı üslup, telafisi güç zararlara zemin hazırlayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.