Başlığı aslında, “Terör tüm dünya için tehdit” şeklinde belirlemek de mümkündü. Ancak, o zaman terör örgütlerinin arkasında destekçiler gözden kaçmış/kaçırılmış oluyor. Sözgelimi İslam dünyasında faaliyet gösteren terör örgütlerinin arkasında Haçlı-Siyonist ittifakı olmasa bu terör örgütlerinin varlıklarını sürdürmeleri, ABD başta olmak üzere eğitilen ve silahlandırılan ülkeler söz konusu olmasa dünya terör denen bela ile boğuşmak zorunda kalır mıydı? Böyle bir tehlike ortaya çıksa bile kısa zamanda etkisiz hale getirilemez miydi? Olaya FETÖ açısından baktığımızda da karşımıza benzer bir durum çıkıyor. Genellikle FETÖ’nün tüm dünya için tehdit oluşturduğu ifade ediliyor. Olaya sadece dış yüzünden bakılırsa bu değerlendirme doğrudur. Ancak, FETÖ’nün kuruluşundan bugüne gelene kadar dünyanın çeşitli ülkelerindeki teşkilatlanmasının arkasındaki el dikkate alınmayacak olursa o zaman FETÖ’nün gücünü abartmış oluruz. Çünkü hiçbir sivil toplum örgütü arkasına bir devlet desteği almadan dünya çapında örgütlenemez, varlığını sürdüremez, yaygınlaştıramaz. Böyle olunca, diyebiliriz ki aslında dünya için tehdit oluşturan terörü tek başına terör örgütleri olarak nitelendirmek bu örgütleri meydana sürenleri gözlerden gizlemek anlamına gelir. Elbette bu gizleme bilerek yapılıyor olmayabilir. Ancak, eğer FETÖ tehdidinden söz ederken bu tehdidin arkasındaki güç olan ABD’den söz etmeyecek olursak gerçek bela ve tehdidi görmezden gelmek anlamına gelir. Gerçek tehdit görülüp teşhir edilmeden ve bu tehdide karşı terörden zarar gören ülkeler birlik oluşturmadan belayı defetmek pek mümkün olmayacaktır.

Israrlı bir şekilde PKK/PYD’nin hamisinin ABD olduğunu, bu hami desteğini çektiği gün söz konusu örgütlerin yok olup gideceğine dikkat çektiğimi okuyucularım hatırlayacaklardır. Kaldı ki, bölgemizdeki ve dünyanın çeşitli köşelerinde faaliyet gösteren terör örgütlerine destek verenler kendilerini gizlemeye bile gerek duymuyorlar. Belki güçlerine güvendikleri için böyle fütursuz davranıyorlar. Ya da dünyayı aptal sadece kendilerini akıllı sanıyorlar.

Dilimizdeki, “Eşeğini dövemeyen semerini döver” atasözünde olduğu gibi hiç olmazsa bundan sonra terör örgütlerini yakından tanıyıp takip etmemizin yanında bu örgütlerin iplerini ellerinde bulunduran kuklacıları ön plana çıkarmak durumundayız. Çünkü kuklacıların görülmesi ister istemez sergilenen tüm hareketlerin kuklaya ait olduğu gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Hâlbuki kuklaların hareket edebilmesi için mutlaka bir kuklacıya ihtiyaç vardır. Özellikle de hemen hemen tüm dünyada örgütlenmiş olan FETÖ’nün bu yapılanmasını sadece kendi marifeti ve gücü ile gerçekleştirdiği anlamına gelebilecek değerlendirmeler ister istemez arkadaki kuklacıyı gözlerden gizliyor. Kaldı ki, FETÖ’nün arkasındaki kuklacının ABD olduğunu tespit için kendimizi zorlamaya hiç gerek yok. Bunun için FETÖ elebaşının ABD’de bu devletin koruması altında saray hayatı yaşadığını görmek, ülkemizde bir de darbe girişiminde bulundukları halde elebaşının hâlâ Türkiye’ye iade edilmiyor olması da bu gerçeği otaya koyuyor. Kısacası, FETÖ dünya için tehdit oluşturur hale gelmişse bunun birinci derecede sorumlusu ABD’dir. Bunun içinde terör örgütleri ile ilgili bir değerlendirme yapıldığında terör örgütlerini isimleri üzerinden değerlendirme yapmak eksik bir değerlendirmedir. Bu bakımdan artık herkesin “ABD’nin dünya için tehdit olduğunu”, olaya biraz daha geniş açıdan baktığımızda Haçlı-Siyonist ittifakının dünyayı tehdit ettiğini, yüksek sesle dillendirmesi gerekiyor.