ABD ile anlaşmada anlayış birliği de yok!..
ZEYTİN Dalı Harekâtı Afrin’in kapısına dayandığı günlerde ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Tillerson ile yapılan görüşmelerin ardından Menbiç konusunda mutabakat oluştuğu haberleri medyaya yansımıştı. Daha sonraki görüşmelerde bunun yol haritasının belirleneceği de haberler arasındaydı. Ne var ki, Tillerson’ın görevden alınarak yerine Pompeo’nun atanmasının ardından Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu belirlenen Menbiç sürecinin etkilenmeyeceği çünkü bu sürecin Başkan Trump’ın talimatı ile başlatıldığı belirtilerek, “ABD ile anlaşma değil, anlayış birliği olduğunu” söyledi. Ne var ki, Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu’nun benzer açıklamalarına rağmen Türkiye’nin Afrin’i teröristlerden temizlemesinden ABD’nin duyduğu rahatsızlık dile getirilmeye devam edildi. Hatta TSK’nin Afrin’den çekilmesi gerektiği dillendirilmeye başlandı. Görünen o ki, ABD’nin Suriye’de her türlü desteği verdiği, eğittiği ve silahlandırdığı hatta düzenli birlikler kurmaya çalıştığı teröristlerin Afrin’den adeta buharlaşarak(!) çekilmeleri -buna kaçmaları da diyebiliriz- hayal kırıklığına yol açtı. Hemen belirtelim ki, teröristlerin bu kaçışları sadece ABD’yi değil Barzani’yi de hayal kırıklığına uğratmış bulunuyor. Bu hayal kırıklığı geçtiğimiz Salı günü bir gazetede tek sütuna yer alan haberde şöyle ifadesini buluyordu:
“Afrin’in Zeytin Dalı Harekâtı kapsamında TSK’nın kontrolüne geçmesi nedeniyle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) en büyük vilayetlerinden biri olan Süleymaniye’de üç günlük yas ilan edildi. Vilayette Nevruz kutlamaları iptal edildi.”
Bu haber aynı zamanda Irak, Suriye, İran ve Türkiye Kürtleri zaman zaman birbirlerine ters düşüyor görüntüsü verseler de bölgede bir Kürt devleti kurulması konusunda hedef birliği içinde olduklarını gösteriyor. Bunlara bu cesareti veren ise ABD, İngiltere ve koalisyon ortağı ülkeler. Bu bakımdan Afrin’in düşmesi tüm bu Haçlı-Siyonist ittifakı ülkelerinin ortak hayal kırıklığını oluşturmuştur. Böyle olunca da sadece Suriye’de değil, aynı zamanda Irak’taki terörist unsurlara da ciddi bir darbe vurulması gerekiyor. Belli ki, bu sorun sürekli olarak canlı tutulacak, sürekli olarak bölgemiz ülkeleri terör ile uğraşmak zorunda bırakılacaklardır.
Bu noktada ABD bu hayal kırıklığı ile terör örgütlerine verdiği desteği çeker, şimdiye kadar yaptığının yanlış olduğunu kabullenir mi? sorusu akla geliyor. Bu soruya en azından şimdilik ‘evet’ karşılığı vermek mümkün değil. Çünkü Tillerson’ın görevden alınarak yerine Pompeo’nun atanması da bunu gösteriyor. Yani, ABD sahada olmasa bile diplomaside Türkiye’ye sorun çıkarmaya devam edecektir. Bunun için de kendi elinin yanmaması için bölgedeki maşalarını azami olarak korumaya çalışacaktır. Söz gelimi Afrin’den kaçan binlerce terörist buharlaşıp uçmadığına göre, ABD tarafından bir başka yere yerleştirilmiş ya da yerleştirilmeye çalışılacaktır. Bu noktada Haçlı-Siyonist ittifakından terör örgütlerine yönelik Türkiye ile birlikte tavır koymasını beklemek gerçeklere aykırı düşüyor. Bunun için bölge ülkelerinin başta, Türkiye, İran, Irak ve Suriye olmak üzere ortak hareket etmeleri, terörün kökünün kazınması konusunda anlayış birliği oluşturmaları gerekiyor. Çünkü terör sadece Türkiye’nin sorunu değildir. Irak, ABD tarafından işgal edildikten sonra bu örgütler eliyle parçalandığı unutulmamalı, Suriye’de de aynı yolun izlendiği gözlerden kaçmamalıdır. Diyebiliriz ki terörle mücadele konusunda ABD nasıl bir görüntü verirse versin, bir anlayış birliği söz konusu olmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.