İsrail’i ABD, Esad’ı Rusya koruyor
Yeryüzünde barışı sağlamak üzere kurulduğu söylenen BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden her birinin kendilerine göre destek verdikleri katiller olunca, huzurun yerini katliam, vahşet alıyor. Son olarak Esad güçleri tarafından Doğu Guta’da düzenlenen kimyasal saldırı birkaç gündür televizyon ekranlarına geliyor. Görüntüler karşısında insanlığını yitirmemiş olanların kayıtsız kalması, etkilenmemesi mümkün değil. Kaldı ki, bu kimyasal saldırı Esad güçleri tarafından ilk defa yapılıyor değil. Esad yönetimi muhaliflere karşı mücadele veriyorum iddiasının arkasında Suriye’de soykırım uyguluyor.
Bu arada Trump başta olmak üzere Esad’ın bedel ödeyeceğine dair açıklamalar geliyor. Trump, Macron ve İbadi ile saldırıyı görüşüyor. Rusya benzer her olayın ardından olduğu gibi sessizliğini koruyor. Daha doğrusu Esad’ın yanındaki konumunu sürdürüyor. Yani, Rusya sessizliğini korurken Trump esip gürlüyor da ne olacak? Ne olacağını kısa süre içinde görürüz ama Suriye’deki katliamın bu boyutlara gelişinde Rusya ve ABD’nin payını unutmamak gerekiyor. Eğer ABD ve koalisyon ortakları isteselerdi şimdiye kadar Esad iş başından çoktan uzaklaştırılmış olurdu. Ama bunu istemediler. Çünkü çatışmalar devam ettiği sürece Müslüman kanı akıyor, Suriye terör örgütlerinin eğitim alanı haline geliyordu. Netice itibariyle Suriye’de çatışmaların sürmesi bölgenin istikrarsızlığının devamı anlamına geliyordu. Baştan beri de ABD’nin başını çektiği koalisyon ülkelerinin istediği buydu. Pastadan pay almanın peşinde olanları sivil insanların ölmesi fazla rahatsız etmiyor. Şimdi seslerini çıkartıyor olmaları, yani Doğu Guta’da son saldırıda çoğu çocuk 78 kişinin hayatını kaybetmesi de aslında onları fazlaca rahatsız etmiyor. Yaptıkları iş timsahın gözyaşlarını andırıyor. Çünkü İslam dünyasında yaşananlar karşısında hep aynı tavrı seriliyorlar. Öncelikli olarak bir takım bahaneler uyduruyor, ardından da bazı maşaları devreye sokarak ülkeleri karıştırıyorlar. Ölümler başlayınca da kurtarıcı pozlarında o ülkelere asker yığıyor, üsler oluşturuyorlar. Tüm bunların bedelini de o ülkelerin zenginliklerine el koyarak fazlası ile tahsil ediyorlar. Yeni sömürgecilik hep aynı yolu izliyor. Bu noktada dünyanın neresinde olursa olsun bir çatışma varsa, sömürgeci güçler ya doğrudan ya da dolaylı olarak işbirliği içine giriyorlar. Aralarında sağladıkları anlaşma ile bir takım zenginlikleri paylaşıyorlar.
Aynı senaryonun Suriye’de de uygulandığını söylemek yanlış olmaz. Kaldı ki, Suriye’de yaşananlar bu ülke ile sınırlı bir planın uygulanmasının ötesinde bölgemizi ilgilendiriyor. Bölgemiz ülkelerinin yeniden sınırlarının çizilmesi, ülkelerin ufalanması ve İsrail’in güvenliğinin garantiye alınması da planın bir parçası. Kısacası, sömürgeciler bir taşla iki kuş vurmanın peşindeler. Bir yandan Müslüman ülkelerin zenginlikleri paylaşılırken öbür yandan ufalanarak İsrail’e destek veriliyor.
Meseleye bu açıdan bakıldığında Suriye’de 7 yılı aşan çatışmalar döneminde işin başından beri ABD ile Rusya sözün dışında fiili olarak hiç karşı karşıya gelmedi. Belli ki Suriye’nin bölüşülmesi hususunda aralarında açıklanmayan bir anlaşma var. Trump’ın Esad’ın bedel ödeyeceğini söylemesi ile Rusya’nın Esad’ın yanında yer alarak kimyasal silah kullanıldığını reddeden açıklamaları Esad’ın konumunu korumasına hizmet ediyor. Böyle olmasaydı şimdiye kadar Suriye’de yönetim çoktan değişmiş, katliamlar yıllar öncesinde son bulmuş olurdu. Ama emperyalistleri barış değil İslam dünyasındaki çatışmalar mutlu ediyor. Bu bakımdan kimyasal saldırılarda çocuk, kadın yüzlerce insanın hayatını kaybetmesinden ABD kadar Rusya’da sorumludur. Bu gerçeği unutmamak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.