Seçime girme hakkı var ama Başkan adayı belirleyemez!..
Başkan adayları için yüz bin imza toplama kampanyası dün sabah 08.00 itibariyle başladı. Mesai günü olmasına rağmen ilçe seçim kurullarının önü 07.30’dan itibaren kalabalıklaşmaya başlamıştı. Sincan İlçe Seçim Kurulu’na tercihimi belirtmek için gittiğimde toplanan kalabalığı uzaktan görünce oy verme işimizin uzunca bir süre devam edeceğini düşündüm. Ama saat gelip kapılar açılınca kısa sürede tercihimizi belirleyip imzaladığımız kâğıdın bir suretini alarak çıktık. Partilerin temsilcileri de ilçe seçim kurulunun kapısında bekleyerek seçmenin tercihini belirten kâğıdın bir nüshasını topladılar. Her seçmenin bu konuda tercihini ortaya koymasının bir görevolduğunu düşünüyorum. Aslında böylesine 100 bin imza zorunluluğu baştan yanlış, haksız ve adaletsiz bir uygumlaydı. Bu adaletsizliği insanımızın boşa çıkarması yolu ilçe seçim kurullarına giderek imzalarını atmaları ile mümkündür.
Yüz bin imza zorunluluğunu niçin haksızlık ve adaletsizlik olarak nitelendirdiğime kısaca temas etmek istiyorum. Aslında seçime girme hakkı olan her parti 600 milletvekili adayını belirleme hakkına sahip olduğuna göre cumhurbaşkanı adaylarını da böyle 100 bin imzaya gerek kalmadan belirleyip Yüksek Seçim Kurulu’na bildirmeleri yeterli olabilmeliydi. Çünkü bir partinin seçime girme hakkı varsa niçin kendi cumhurbaşkanı adayını belirleyemesin? Bu sorunun cevabını herkes kendisine göre verebilir ancak, baskın seçim kararı neden alınmış ise bu tür sınırlandırmalar da aynı düşünce ile yapılmış demektir.
Bu noktada oyumu kullanmaya gittiğim ilçe seçim kurulunun önündeki İYİ Partitemsilcilerinin gergin olduğu dikkatimi çekti. Gerginlikleri genellikle Bahçeli’ye dönüktü. Bahçeli’nin yaptığı bazı açıklamalar İYİ Parti tabanını öfkelendirmiş görünüyordu. Bu öfke İYİ Partilileri kamçılamış olabilir mi, bilmiyorum. Saadet Partililerin ise sabah erkenden ilçe seçim kurulunun önüne giderek sıraya girdikleri, sakin bir şekilde tercihlerini belirttikleri görülüyordu. Sessiz ve sakin bir şekilde tepkilerini gösteriyorlardı. Bir bakıma yüz bin imza işini sonuçlandıracaklarını gösteriyorlardı. Saadet Partisi görevlileri sabah namazının ardından ilçe seçim kurulunun çevresinde yerlerini almışlardı.
Bu noktada seçim kurullarının izdihama meydan vermemek için her türlü tedbiri almış olduklarını söylemek gerekiyor. Mesai başlayıp kapılar açılmaya başladığında kadınların ve erkeklerin ayrı ayrı sıralar halinde içeri alınmaları özellikle hanımlara öncelik vermiş olmaları güzel oldu. Ancak, birkaç ilçe seçim kurulunun aynı mekânda olması sıkıntıya yol açabilir mi bilmiyorum ama bu konuda gerekli eleman takviyelerinin yapılarak engellenmesi mümkün. Çünkü Meclis’te grubu olmayan partilerin cumhurbaşkanı adayını yüz bin imza ile belirleyebilmelerinin haksızlığı karşısında bir öfke kabarmasına yol açabilir. Böyle bir duruma meydan verilmemesi seçimlerin selameti bakımından da önem taşıyor. Seçimlerden önce bir tercih ortaya koyma sırasında sinirlerin gerilmemesi kampanyanın süresince etkisini gösterebilir.
Baskın seçimle birlikte pek çok tuzağa rağmen yürütülecek bir seçim kampanyasının ülkemizin hayrına sonuç vermesi önemlidir. Çünkü seçim yasasında yapılan yeni düzenleme ile özellikle yüzde 10 seçim barajının korunması, öbür yandan da bu barajın ittifak yoluyla sıfırlanması bu tuzaklardan birisiydi. Çünkü böyle olunca ittifaklar zorunlu hale geliyordu. Belki ittifakların yasal bir zemine oturtulmuş olması doğruydu ama bu doğruluğa yüzde 10 barajının korunması gölge düşürmüştü.
Sonuç olarak Cumhurbaşkanı adayları için tercih kullanmak zorunda kalan seçmenler için seçim kampanyası dünden itibaren başlamış oldu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.