Kanla beslenen vampirlere karşı birlik oluşturmak
ABD’nin Tel Aviv’den elçiliğini Kudüs’e taşımasını protesto eden Filistinlilere yönelik İsrail saldırısı ve soykırım uygulaması konusunda söylenebilecek her söz ve nitelendirme dile getirildi, yazılı ve sözlü medyada değerlendirmeler yapıldı. Bu noktada diyebiliriz ki, İsrail katliamının nasıl nitelendirildiğinden çok sanıyorum bu olayda İsrail’in tek başına olmadığını, olaylara Trump’ın ABD elçiliğini Kudüs’e taşıma kararının zemin hazırladığını unutmamak gerekiyor. Bunun da ötesinde Haçlı dünyasının da yaşanan katliam karşısında ciddi bir tepki ortaya koymadığı düşünüldüğünde Filistin’de yaşananların bir Haçlı-Siyonist ittifakının ürünü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yani, Haçlı-Siyonist işbirliği ortaklaşa bir saldırı gerçekleştirmiştir.
Bu tespitin ardından kendimize, yani İslam dünyasına dönüp baktığımızda ise oradan da Türkiye ile birlikte birkaç ülke dışında ciddi bir tepki çıkmadığını söylememiz gerekir. Bu noktada sözlü tepilerden başta İsrail yönetimi olmak üzere suç ortakları Haçlıların bir utanç duyacaklarını, yaptıklarından pişman olacaklarını beklemenin gerçekçi olmayacağını belirtmemiz gerekiyor. Utanma duygusunu yitirmemiş bir ülke yöneticilerinin mecbur kalmadıkça kan dökmesi mümkün olmaz. Filistinler silahsız bir direniş sergiliyorlarken karadan ve havadan İsrail saldırısı gerçeklemiş ve onlarca Filistinli hayatını kaybetmiştir. Buna karşılık bir tek İsraillinin burnu kanamamıştır. Yani İsrailliler katliamı kendilerini korumakla izah edemezler. Silahsız protesto gösterileri bahane edilerek kan emici İsrailliler Filistinlileri katletmişlerdir. Bir diğer ifade ile Filistinlilerin kanlarını içmekten zevk aldıklarını bir kez daha ortaya koymuşlardır.
Yukarıda da dikkat çektiğim gibi Müslüman kanı dökmek hususunda İsrail’in yalınız olmadığını Haçlı ittifakının da aynı duygularla İsrail’e destek verdiğini unutmamak durumundayız. Bu tespitler gösteriyor ki, Müslümanlar Haçlı-Siyonist ittifakının saldırılarından kurtulmak adına birlik oluşturmak durumundadırlar. Kısacası, İslam Birliği’ni sağlamak bir zorunluluktur. Bu bakımdan Haçlı-Siyonist ittifakına karşı bir takım beyanatlarla bu saldırıları önlemenin mümkün olmadığını görmek, Haçlılarla barış içinde yaşamak için saldırılar karşısında beyanatlarla yetinmek yerine tüm çabaların İslam Biriliği’nin sağlanması için sergilenmesi gerekiyor. Haçlılara yönelik açıklamalarla söz konusu cephenin dostluğunu kazanmanın mümkün olmadığı yüzlerce kez görüldüğüne göre, Haçlı dünyasının dostluğunu kazanmak için sarf edilen gayretin İslam Birliği için sergilenmesi çok daha sağlıklı olacaktır.
Çünkü kesin olarak görülmüştür ki, Haçlı-Siyonist ittifakından Müslümanların dostluk beklemesi bir aldanış değilse gaflettir. Artık bu gaflet uykusundan bir an evvel Müslümanların kurtulması gerekiyor. Bugün Filistinlilere karşı yürütülen katliam yarın bir başka Müslüman ülkeye yönelik başlatılacaktır. Afganistan, Irak, Suriye, Myanmar Müslümanları bunun örnekleridir. Dikkat edilirse, dünyanın neresinde bir çatışma ve katliam varsa saldırıya uğrayanlar hep Müslümanlardır. Saldıranlar ise Haçlı-Siyonist ittifakıdır. Tüm bunlara rağmen Avrupa Birliği üyeliğini vazgeçilmez hedef, ABD ve İngiltere’yi stratejik müttefik ilan etmekle bu saldırıların önlenmesinin mümkün olmadığını, aksine İslam ülkelerinin bu teslimiyetçi tavrının Haçlı-Siyonist ittifakını cesaretlendirdiğini görmek durumundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.