Üretime dayalı büyüme şart
Seçim kampanyasında muhalefet sorunları ve bunların nasıl giderilebileceğini dile getiriyor. Ne var ki, iktidar kanadı muhalefetten gelen tüm tekliflere karşı çıkıyor. İşin garip tarafı geçen seçimlerde ve bu seçim kampanyasının başlarında muhalefetin dile getirdiği bazı tekliflere iktidar karşı çıkarak, “Söylediklerinize nereden kaynak bulacaksınız?” diye karşı çıkmış olmasına rağmen kendisi aynı teklifleri uygulamaya ya koyuyor ya da koyacağını söylüyor. Böyle olunca da kaynağı nereden bulacaksınız itirazının daha baştan geçerli olmadığı görülüyor. Derdim iktidar-muhalefet arasındaki çekişmeyi dile getirmek değil, iktidarın muhalefetin söylediklerini duymazdan gelme ve reddetme alışkanlığına vurgu yapmak.
Söz gelimi muhalefet ve özellikle de Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu’nun büyüme rakamlarına getirdiği eleştirilerin yanlış olduğuna inanılıyorsa bunun ortaya konulması gerekirken bir takım polemik tarzı itirazlar dile getiriliyor. Mesela Karamollaoğu her fırsatta büyüme rakamlarının mevcut borçlarda dâhil edilerek ilan edildiğini, bunun gerçek büyümeyi göstermediğini söylüyor. Hemen her konuşmasında inşaata dayalı büyümenin yerine üretime dayalı büyümenin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. Hatta bazı alt yapı yatırımlarının üretimi artırmaktan çok kırsal kesimden özellikle Marmara Bölgesi’ne göçü hızlandıracağını dile getirerek yaygın bir kalkınmaya gidilerek üretimi artırmak ve insanımız kendi memleketinde yaşamayı cazip hale getirmek gerektiğini ifade ediyor. Ne var ki, bu çağrılara bir takım medyadaki yandaşlar akılla izah edilmesi mümkün olmayan karalama kampanyası yürüterek karşılık veriyorlar.
Hâlbuki bu ülke hepimizin, ülkemizin kalkınması, refahın adil paylaşılması ile kucaklaşmanın sağlanması yönünde fikri olan herkesin düşüncelerini dile getirmesinde yarar vardır. Söylenenlerden rahatsızlık duymak yerine uygulanabileceklerin iktidar tarafından not edilmesi sağlıklı olan yaklaşım değil midir?
Paramızın döviz karşısında sürekli değer kaybetmesi karşısında insaf sahibi gerek siyasiler gerek STK yöneticileri, “TL’nin değerini korumak için yerli üretimi artırmalıyız” çağrısında bulunuyorlar. Bu söze itiraz mümkün olabilir mi? Üretim ve ihracatımız artmadan döviz üzerindeki dış spekülasyonların önünü kesmek zorlaşacaktır. Özellikle de spekülasyonların, “Yıkım ittifakına geçit yok. Bizi kurla vuramazlar” şeklinde meydan okuyarak önlenmesi mümkün olabilir mi? Kaldı ki, bir yandan Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışan küresel sermaye sahipleri ve içerideki işbirlikçilerine kafa tutarken aynı anda insanımıza, “Yastık altı doları bozdurun” çağrısı yapılıyorsa bu durum meydan okumaların içinin boş olduğu anlamına gelmez mi? Ülkemizin bir sıkıntı ve tehlike ile karşı karşıya olduğu hallerde insanımız sadece yastık altındaki dolarını bozdurmakla kalmaz canını bile ortaya koyar. Ancak toplumun bir kesimi “yıkım ittifakı” olarak nitelendirilerek kucaklaşma değil, ayrışma gündeme getirilmiyor mu? Bir yandan topluma ellerindeki doları bozdurması çağrısında bulunurken, öbür yandan Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışan küresel sermaye sahipleri ve içerideki işbirlikçilerine kafa tutarken aynı anda insanımıza, “Yastık altı doları bozdurun” çağrısı yapılıyorsa meydan okumaların içinin boş olduğu akla gelmez mi? Ülkemizin bir tehlike ile karşı karşıya olduğu hallerde insanımız sadece yastık altındaki dolarını bozdurmakla kalmaz canını bile ortaya koyar. Ancak toplumun bir kesimini “yıkım ittifakı” olarak nitelendirmek adeta toplumu kamplaştırmaya sebep olacaktır. Aynı günlerde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Türkiye piyasalarla inatlaşmayacak” açıklaması yapıyorsa meydan okumaların gerçeği yansıtmadığını söylemek yanlış olmaz. Ülkenin problemlerinin çözümü için toplumun her kesiminin birlikte hareket etmesi gerektiği unutulmamalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.