Kavga ederek siyaset yapılmaz
Seçim kampanyaları ülkenin acil çözüm bekleyen iç ve dış sorunlarının tartışıldığı ve çözüm arandığı dönemler olması gerekirken sanki bilerek bir kavga ortamı oluşturuluyor. Ortama bir defa kavga hâkim olunca, sesler giderek biraz daha yükseliyor ve bağrışmalar arasında kimin ne söylediğinden çok, kimin sesi daha fazla çıkıyor o önem kazanıyor. Böyle olunca da medyaya hâkim olan siyasi partilerin ses tonu diğerlerine göre biraz fazla çıkıyor ya da öyle görünüyor. Hâlbuki ülkemiz acil çözüm bekleyen çok ciddi iç ve dış sorunlarla karşı karşıya. Bu sorunların üstesinden gelmek için ise içeride kucaklaşmaya, birlik oluşturmaya ihtiyaç var. Hâlbuki iktidar partisi ve yandaşı kucaklaşmadan adeta korkuyor, karşı cephe oluşturulmadığı takdirde siyaset sahnesinden silinip gideceklerini düşünüyor olacaklar ki, “Partiler birbirinin hasmı değil, rakibidir”, “Savaşa değil, seçime gidiyoruz” şeklindeki başta Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Karamollaoğlu olmak üzere muhalefetten yapılan çağrılar bir karşılık bulmuyor. Görünen o ki, bazı siyasiler varlıklarını çatışmada ve kamplaşmada görüyorlar. Dilerim bu çatışmacı tavır telafisi mümkün olmayacak yaralar açmaz.
İktidar kanadı içeriye dönük ekonomide pembe tablolar çizmeyi sürdürüyor olsa da, hatta ekonomi iyiye gitmiyor diyen muhalefete yönelik, “Ekonomi iyi, sizin akıl hocalarınız iyi değil” karşılığı veriyor olsa da dövizdeki hareketlilik çeşitli müdahalelere rağmen devam ediyor, paramızın değer kaybı sürüyor. Borsa ise 110 bin lirayı geçmiş iken şimdilerde 95 binlerde seyrediyor. Yarın ne olacağını da kimse bilmiyor. Enflasyon çift haneli rakamlara demir attı. Faizler ise Cumhurbaşkanı’nın tüm çağrılarına ve emrine rağmen artışını sürdürüyor. Yani, faizlerin emirle düşmeyeceği bir kez daha görülmüş oldu.
Cari açık, buna bağlı olarak bütçe açığı devam ediyor. Bunun sonucu olarak devlet iç dış borçlanmaya devam ediyor. Açığın kapatılması için akla başka bir şey gelmiyor. Kısacası, tam bir tüketim ekonomi ve toplumu olduk. Böyle olunca da küresel sermaye çevrelerinin değirmenine su taşımaya devam ediyoruz.
Bu arada özellikle ekonomide yaşanan dalgalanmalar iktidar tarafından dış operasyon olarak nitelendiriliyor. Doğrudur. Küresel sermaye çevreleri verdikleri borca karşılık daha fazla kazanmak için her türlü yola başvuruyorlar. Böyle olunca ister istemez tüketim ekonomisinden en kısa zamanda üretim ekonomisine geçmek durumundayız. Toplum olarak ürettiğimizden fazla tüketmenin önüne geçilmesi gerekiyor. Üretimi artırmanın yolu da üretime dönük yatırımlardan geçiyor. Bu gerçek hatırlatıldığında da muhalefet yapılanları görmemekle suçlanıyor. Yapılanları görmek ekonominin içine yuvarlandığı çıkmazı ortadan kaldırmıyor ki. Kaldı ki kimse bir şey yapılmadı demiyor. Yanlış alanlara yatırım yapıldığı, üretimi artırmayan yatırımların derde derman olmadığı söyleniyor.
İçerideki tablo böyle iken bir Haçlı-Siyonist ittifakının ülkemize yönelik saldırı ve düşmanlık söz konusu. Bu saldırılar öylesine aleniyetle yapılıyor ki, ülkemizde darbeye kalkışanlar Haçlı ittifakı tarafından açıktan korunuyor. ABD’de kaç tane darbeci var sayıları net olarak bilinmiyor ama elebaşı rahatça ABD’de hayatını sürdürüyor. AB ülkeleri de ABD ile aynı çizgide hareket ediyor. Kendilerine sığınan darbecileri korumak için her şeyi yapıyorlar. Kısacası, artık adına ister ABD, ister AB diyelim karşımızda düşmanlardan oluşan bir cephe var. Böyle bir noktada içeride cepheler oluşturmaktan vazgeçerek bu dış düşmanlara karşı tek cephe olmak mecburiyeti var. Bunun yolu da bağırmak, rakipleri aşağılamaktan geçmiyor. Bu gerçeğin bir an evvel farkına varılması gerekiyor. Ülke çıkarları parti çıkarlarına feda edilmemeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.