“Göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’da İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) toplantısının açılışında yaptığı ve başlığa aldığım, “Göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz” cümlesinde özetleyebileceğimiz konuşmasına katılmamak mümkün değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yapısını hatırlatarak Müslüman ülkelerin ticarette milli para kullanmaları çağrısında bulunuyor. Dünyaya hâkim olan adaletsiz yapının özelde bölgemizde genelde dünya üzerindeki tüm karışıklıkların sorumlularını belirleyici bir konuşma yapıyor. Bu söylenenlerin hayata geçirilmesini istememek mümkün değil.
Konuşmadan kısa bir alıntı yaparak meseleye açıklık kazandırmak istiyorum:
“Aramızdaki ticarette milli para birimlerini kullanmalıyız. Bu kollarımıza vurulan emperyalist prangaları parçalamak bakımından çok önemli. Yoksa döviz kuru altında ezilmeye devam ederiz.”
Erdoğan BM’nin yapısı hakkında da şunları söylüyor:
“Bir ülkenin iki dudağı arasına sıkışmış bir dünyayı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde görüyoruz. Bütün dünya, 194 ülke oraya bağlı. 5 tane daimi üye ve onların bir tanesi ne derse herkes onu yapmaya mecbur ve mahkûm. Onlar bizim hayrımıza hiçbir zaman çalışmayacaktır. Coğrafyamızı lime lime edenler bugün farklı ortaklıklar üzerinden dayanışmalarını perçinlerken biz hâlâ birbirimize düşüyor, daha çok parçalanıyoruz. Yaşadığımız krizin sorumlusu biziz. Bizi birbirimize kırdırmaya çalışanların oyunlarına gelmemeliyiz.”
Konuşma bu minval üzere gerçekleri sıralıyor. Hemen belirteyim ki, tüm bu yanlışları düzeltecek, etrafı toparlayacak ülke de Türkiye’dir. Yani zincirleri kıracak adımları atmak için Türkiye’nin başı çekmesi gerekiyor. Bunun için öncelikli olarak İslam Birliği’nin kurulması ve bir ortak para birimi oluşturulması, tartışmanın bunun üzerinde yapılması gerekiyor. Bunun da sanıldığa kadar kolay olmadığı malum. Kurulu düzeni çıkarlarına uygun oluşturanlar yeni bir yapılanmanın karşısında seyirci kalmayacaklardır.
Ne demek istediğimi açık bir şekilde ifade edecek olursak, bölgemize ve ülkemize yönelik ABD’nin faaliyetleri, bu faaliyetlere AB ülkelerinin verdiği destek biliniyorken biz Türkiye olarak hâlâ ABD’yi dost ve müttefik, AB’yi de nihai hedef olarak ısrarla vurgularsak o zaman söylediğimiz doğruları hayata kimler geçirecek. Bu bakımdan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediklerine katılırken, bu sözlerle birlikte, “Bana ne Amerika’dan”, “Neden hâlâ Hıristiyan Birliği AB’nin kapısında bekleyelim” demek doğru olmaz mı? Buna rağmen söylenenlerin hiçbir yararı yok diyor değilim. En azından bu sözlere muhatap olanların içinde bazıları etkilenebilir, ülkelerinde benzer cümleleri kurabilirler. Ancak, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi İslam dünyasını geçtiğimiz yüzyılın başlarında ufacık parçalara ayıranlar bu işi yaparken çeşitli şekillerde bölgemize yerleşmiş, öyle bir mekanizma oluşturmuşlar ki, İslam dünyasını kimlerin nasıl yöneteceklerini belirlemişler. Söz gelimi bir İslam ülkesinde kralların hüküm sürmesi işlerine geldiği için onlara destek verirlerken, bir başka ülkede kendilerine kafa tutmaya kalkan olduğunda bu yönetici seçimle bile gelmiş olsa içerideki maşalarını harekete geçirerek darbe yapıyor, bunun adını da, “Demokrasiyi korumak” koyuyorlar. Bu bakımdan İslam dünyasının gözünü açıp bir araya getirmek için öncü olacakların inandırıcı olabilmeleri için öncelikli olarak kendilerinin emperyalist zinciri kırmak için adım atmaları, o zincirin sahipleri ile ilişkilerini askıya alabilmeleri gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.