Her olumsuzluğu terör olarak nitelendirmek!..
Sebze ve meyve fiyatlarındaki artış sıkça aracılara, bir diğer ifadeyle komisyonculara bağlanır. Bir bakıma sebze ve meyve fiyatlarının belirlenmesi tek başına komisyoncuların elindeymiş gibi bir hava oluşturulur. Böyle olunca da üretici para kazanamazken, hiçbir emek sarf etmemiş(!) olan komisyoncular büyük paralar kazanır, köşeyi dönerler yaklaşımı gündeme gelir. Özetle komisyoncular üreticilerin sırtından vurgun yaparlar anlayışı yaygınlaşır. Peki, durum gerçekten böyle midir? Böyle ise komisyonculara ihtiyaç yok diyerek sürekli aleyhte kampanya yürütmek soruna çözüm getirir mi?
Hemen belirteyim ki, derdim komisyoncuları savunmak değil. Ancak, öncelikli olarak üreticinin mahsulünü tüketiciye ulaştırmayı sağlayan halkada komisyoncuların önemli bir yeri olduğunu vurgulamak isterim. Hatta vazgeçilmez bir yerleri var dersem de abartma olmaz. Bu konu ile ilgili olarak geçmişte farklı aralıklarla konuya temas ettim, gündeme getirdim. Her gündeme getirişimde komisyonculara yönelik kamuoyunda tartışmaların ve suçlamaların başladığı günlerde olmuştur.
Yaklaşık 12 yıl bazen sürekli oturarak, bazen yılda birkaç kere giderek Akdeniz’deki seracılarla içli dışlı oldum. Hatta ev sahibimin işi seracılıktı. Bu bakımdan neler yaşadıklarını yakından gördüm. Bunun için diyorum ki, komisyoncuları aradan kaldırmanın tek yolu onların işlevini yapacak nasıl isteniyorsa yeni komisyoncu tipinin devreye sokulmasından geçer. Niçin böyle olduğunu kısaca izah etmek isterim.
Her seracı daha mevsim girmeden önce il, ilçe ya da beldesinde bir komisyoncu ile anlaşır. Elbette aynı komisyoncu ile yıllarca da çalışabilir. Bu anlaşma çerçevesinde üretici sabah erkenden seradaki ürününü toplayıp kasalara yerleştirerek serasının önüne koyar. Daha sonra komisyoncunun adamları araba ile gelerek bu toplanmış ürünleri yükleyerek depolarına götürürler. Burada tartılarak miktarı kayda geçer. Bu kayda geçen ürünün fiyatı ise o gün öğle saatlerinde ilan edilir. Fiyatların belirlenmesi de civardaki ilçelerdeki ürün miktarına göre belirlenir. Yani, o gün ürün az çıkmış ise fiyat biraz yükselir, çok çıkmış ise biraz düşer. Söz gelimi Mersin’in seracılığın yaygın olduğu ilçelerindeki komisyoncular toplanan ürünleri Mersin ya da Antalya’da anlaştıklar komisyonculara gönderirler, onlar da büyük şehirlerde temas halinde oldukları komisyonculara ulaştırırlar. Bu bakımdan üreticinin ürününü doğrudan büyükşehirlerdeki tüketicilere ulaştırmaları tek başlarına mümkün değildir. Böyle olunca sebze ve meyde aracıları ortadan kaldırmanın yolu belki seracılarla doğrudan anlaşacak birilerinin devreye girmesi gerekir ki o da farklı da olsa yeni bir aracı demektir. Tüm bunları söylerken komisyonculara mecbur olunduğunu söylüyor değilim. Ancak, yeni bir yapılanmaya ihtiyaç var.
Bu noktada üreticinin il, ilçe ya da beldesinde anlaştığı komisyoncu ile ilişkisi sadece ürününü satıp parasını almaktan ibaret değildir. Paraya ihtiyacı olduğunda komisyoncusundan alır. Komisyoncu bunu karşılıksız vermez ama üreticinin ihtiyacını gidermiş olur. Yani, üretici ile komisyoncu adeta birbirine mecburdur. Bu bakımdan komisyoncuları, bir diğer ifadeyle aracıları gıda teröristleri olarak nitelendirmekten çok sorunun nasıl çözüleceğine karar vermek gerekiyor. Belediyelerin tanzim satış yapmaları da ayrı bir örgütlenmeyi gerektirir. Belediyeler oluşturdukları şirketler eliyle üreticiden doğrudan ürünleri almak durumunda kalırlar. Bu ise komisyoncunun yaptığı masrafları da kapsar. Bu noktada belki üreticiden alınıp büyükşehirlerin hallerine ulaşan zincirde üreticiye ödenen paranın net bir şekilde belirlenmesi önemlidir. Ondan sonra aracılık yapanların karlarının belirlenmesi gündeme gelir. Ancak, tüm bunlar şu anda işleyen mekanizmayı işlemez hale getirecektir. Bu bakımdan önce yeni sistemin belirlenmesi gerekir. Aksi halde üretecinin malı serasında çürümeye terk edilir. Uzaktan bakarak, bir takım teröristler icat etmek soruna çözüm getirmez, yeni sorunları gündeme getirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.