Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Ayrıştırarak değil, birlikte sorunlar çözülür

Ayrıştırarak değil, birlikte sorunlar çözülür

Toplum ayrıştırılarak sorunlar belki bir süreliğine halının altına itilebilir ama çözülmüş olmaz. Zaman geçtikçe sorunlar daha da büyüyerek içinden çıkılmaz hale gelebilir. Yazar İnci Aral bir söyleşide, “Ayrışarak değil, birlikte güzeliz” demiş ve ilave etmiş:

“İnsanları bölerseniz kendi doğrularını ve yanlışlarını özgürce eleştiremezler.”

Bu yaklaşım, toplum ayrıştırılarak değil, ülke birlikte güçlü olur. Birlik olunduğu zaman sorunların üzerinden daha kolay gelinir şeklinde de ifade edilebilir. Her durumda toplumları ayakta tutan dinamiğin birliktelik olduğu ifade edilmiş oluyor. Bu gerçeği aslında toplumu ayrıştırıp kamplara bölerek oy devşirme peşinde olan siyasiler de çok iyi biliyorlar ama öyle anlaşılıyor ki, iktidarlarını korumak için gerçeklerin bir süre halının altına itilmesinde sakınca görmüyorlar.

Sorunları konuşamaz hale gelince ister istemez Merkez Bankası’nın ‘Türkiye’de ücret dinamikleri’ araştırmasına göre, Türkiye’de 2 milyon 136 bin işçinin asgari ücretin altında, 7 milyon 87 bin işçinin de asgari ücret seviyesinde ve biraz üstünde maaşla geçinmeye çalıştığı gerçeği gözlerden kaçacak, iktidar sahiplerinin çizdiği tozpembe tablo doğru sanılacaktır.

Bu arada SSK, Bağ-Kur ve memur emeklilerinin ne kadarının asgari ücret altında bir maaşla geçinmeye çalıştığını da kimse araştırma ihtiyacı duymuyor. Düşünebilir misiniz? Bir insan 25 sene ve daha fazla çalışmış, kendisine emekli olma hakkı verilmiş ama 2 bin liranın altında ücret ile geçinmeye mahkûm ediliyor. İktidar sahiplerine sormak gerekir bu para ile iki kişilik bir aile bile zor geçinmez mi? Onca yıl emek verip istirahata çekilmeyi hak etmiş, hatta imkân bulurlarsa çalıştıkları süre içinde çoluk çocuğunun geçimini sağlamak için arzu ve ihtiyaçlarını ertelemiş bir emekli niçin ondan sonra çocuklarının desteğine ihtiyaç duysun? Duyuyorsa ortada ciddi bir çarpıklık yok mudur? Bir emekli Anadolu’nun bir şehrinde yaşıyor olsun. Bu emekli oradan kalkarak 15 günlüğüne İstanbul’da yaşayan evladının yanına gidip gelse en az iki, üç ay ortaya çıkan açığını kapatamaz, kapatamıyor da.

Bu noktada işsizlik oranının yüzde 13 gibi bir rekora doğru koştuğu da haberler arasında yer alıyor. Bu kadar işsizin olduğu düşünülünce bırakın asgari ücreti, onun da atında bir gelire sahip olanların itiraz etmemeleri akla gelebilir. Yani sen yine belli bir gelir sağlamışsın, işsizler ne yapsın denebilir, ama kötü misal, misal olamaz, olmamalı. Elbette öncelikli olarak işsizlik sorununun giderilmesi, ardından da çalışanların ve emeklilerin insanca yaşabilecekleri bir gelir elde etmelerinin yolları araştırılmalı. Bu ise öncelikli olarak iktidarlara düşer. Muhalefet ise sorunlara tespit ettiği çözümleri kamuoyu ile paylaşmalı. Ne var ki, artık iktidar ve muhalefet sorunların çözümü üzerinde konuşmuyor, konuşamıyor. İktidar muhalefeti bir hainler cephesi olarak ilan ediyor, muhalefette hain olmadığını ispatlamaya çalışıyor. Böyle olunca da ülkenin sorunları hep erteleniyor.

Bu arada halkımızdan alınan vergilerle yayınlarını sürdüren TRT’nin seçime giren partiler arasında ayrımcılık yapıyor olması, bir tarafa birileri sabahtan akşama kadar toplumu kamplaştırmak için ekranda nutuk atarken, öbür tarafa sesini topluma duyuracağı imkân bile verilmiyor. Böyle bir ortamda insanlar sandık başına giderek oy verecek. Neye göre oy verecek? Sesi daha fazla çıkan, toplumun bir kesimini sürekli tehdit edene mi, yoksa ithamlara karşı kendilerini savunma imkânı bile bulamayanlara mı? Bu sorunun cevabını okuyucularıma bırakıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi