Hesap sorması gerekenler birbiri ile uğraşıyor
İslam dünyası ve Müslümanlara karşı Haçlı-Siyonist ittifakının her alanda birlikte hareket ettiklerinin artık bilinmeyen bir yanı yok. Bu birliktelik bazen Avrupa da, bazen ABD’de, bazen de Yeni Zelanda ya da dünyanın herhangi bir köşesinde ortaya çıkıyor. Bunların ötesinde Siyonistler ortada fazla görünmeseler de Haçlı ittifakının İslam ülkelerine yönelik, sömürü, saldırı ve soykırım uygulamalarından yararlanıyorlar.
Yemen’de, Afganistan’da, Irak ve Suriye’de yaşanalar sanıyorum yıllardan beri devam eden katliam örneklerini oluşturuyor. Bu arada Uzak Doğu ülkelerinde Müslümanların hayatta kalma mücadelesi ve uğradıkları soykırım karşısında Haçlı ittifakının sessiz kalarak bu cinayetlere destek verdiği de bir başka gerçek. Denebilir ki, dünya üzerinde Müslümanların varlığına Haçlı-Siyonist ittifakı tahammül edemiyor.
Yıllar önce Afganistan’ın niçin işgal edildiği, bir süre sonra Afganistan’daki işgalci Rusya’nın ülkeyi ABD ve yandaşlarına terk ederek aslında küfür cephesinin her an birlikte hareket ettiklerini gösteriyordu. Zaman zaman Rusya ile ABD ve müttefikleri sanki karşı karşıya gelecekleri hava estirseler de İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana iki tarafın bir sıcak çatışma içinde olmadığı düşünüldüğünde iki tarafın da çıkarları söz konusu olduğunda paylaşımda dayanışma sergiledikleri bir gerçek. Irak’ın işgali günleri hatırlandığında görünürde Irak Sosyalist Baas Partisi’nin iktidarda olması sebebiyle Rusya’ya yakın bir pozisyon sergiliyordu. Ne var ki, ABD’nin işgali söz konusu olduğunda Rusya’nın hiç sesi çıkmadı. Aynı şeyi Suriye için de düşünmek mümkün. Suriye’de olaylar başladığında kısa zamanda Esad’ın iş başından uzaklaştırılacağı, ülkeye demokrasi ve özgürlüklerin geleceği ileri sürüldü. Hatta bu söylenenlere Türkiye’yi yönetenler de inanmış olacaklar ki, iç çatışmalar başladığında Suriye’de kısa süre içinde Esad’ın uzaklaştırılacağı ve barışın sağlanacağını söylediler. Aradan bunca zaman geçti ne Esad uzaklaştırıldı ne de ülkeye barış geldi.
Her fırsatta işgalci ve sömürgeci güçler ülkelerin toprak bütünlüğünden yana olduklarını söylemelerine rağmen Irak’ın toprak bütünlüğünün kaldığını söylemek mümkün mü? Hatta Afganistan’ın toprak bütünlüğü kâğıt üzerinde devam ediyor olsa da, birçok eyalette devletin kontrolü kaybettiği düşünüldüğünde kâğıt üzerindeki bütünlük bir anlam ifade eder mi? Aynı şeyleri Suriye için de söylemek yanlış olmaz. Çünkü Suriye kâğıt üzerinde tek parça gibi görünüyorsa da Trump son olarak Golan Tepeleri’nin İsrail’e ait olduğunu kabul ettiklerini açıklayacaklarına dair sözleri de fiilen İsrail’in işgali altında Golan Tepeleri’nin kaydının İsrail’in üzerine geçirilmesini düşündüklerinin itirafı olmuştur.
Suriye’nin parçalanmışlığı sadece Golan Tepeleri’nin İsrail’e ait olduğunun ilanından da ibaret olmayacaktır. Geçtiğimiz günlerde ABD ve terör örgütü PKK’nın Deyrizor’un Bagoz bölgesinde sergilediği vahşet sonuncunda kampta toplam 300’den fazla sivil katledilmiş açılan çukurlara kepçelerle doldurulduğu haberleri karşısında bırakın Haçlı-Siyonist ittifakını İslam dünyasının, yani hesap sorması gerekenlerin sessiz kalışı karşısında söylenecek fazla söz kalmıyor. Son olarak 300 sivilin katledildiği Deyrizor’un Begoz bölgesinde son 10 günde 2 bin, 1 ay içinde 6 bin kişinin katledildiği haberleri üzerine dünya üzerinde Müslümanlara karşı tam bir soykırım uygulandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu tespitler karşısında sadece sözlü tepki vererek, Trump ya da bir başka ülkeyi suçlamak katliamları önlemeye yetmiyor. Bu bakımdan İslam dünyasının topyekûn ayağa kalkması gerekiyor. İslam ülkelerini yöneteler koltuklarını kaybetmemek adına sessizliklerini sürdürdükleri sürece, bunun hesabını veremeyeceklerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.