Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Ergenekon, İncetahtacı'yı neden öldürdü?

Ergenekon, İncetahtacı'yı neden öldürdü?

Herkes biliyor, kimse dokunamıyor!..

Artık devlet içinde birtakım unsurların vatan-millet adına çeteler oluşturduğunu, cinayetler işlediğini herkes biliyor. Çünkü, bu işin içinde bulunanlar yaptıklarını göğüslerini gere gere anlatıyorlar. Belli kesimlerden alkış da alıyorlar. Birisi çıkıyor, ben şu kadar cinayet işledim, bir diğeri ben şu kadar adam öldürdüm şeklinde açıklamalar yapıyor. Herkes biliyor ama bunlara karşı kimse bir şey yapamıyor. Millet olarak ortaya çıkıp tüm gelişmeler karşısında “Devlet nerede” diye bağırmak şart oluyor ama bağıran da yok. Arada bir bağırır gibi yapanların sesleri de fazlaca duyulmuyor.

Her devlette birtakım görünmeyen unsurlar olabilir denebilir. Olabilir mi, daha doğrusu olmalı mı? Görünenin dışında devlet içinde birtakım unsurların oluşması gerçekten ülkenin düşmanlarına karşı geliştirilmesi gereken bir örgütlenme mi? Yani bir takım unsurlar kendilerince birtakım insanları zararlı kabul edip bunlar hakkında herhangi bir yargılamaya gerek duymadan infaz edebilmeleri devlet için şart mıdır?

Eğer şart olduğu söyleniyorsa o zaman devlet içindeki bu gizli örgütün elemanlarının faaliyetlerine nereye kadar göz yumulabilir, nereden sonra göz yumulamaz. Bunu kim belirleyecektir? Eğer böyle bir yapılanmaya gerek olduğu ileri sürülüyorsa o zaman görünmeyen devlet görünen devletin üzerinde bir yaptırım gücüne sahip olur ki işte o zaman ortaya çıkan yapıyı hukukla bağdaştırmak mümkün olmaz.

Aslında devlet içinde devlet adına Anayasa ve yasaların dışında bir yapılanmaya kesinlikle hiçbir gerekçe ile izin verilemez. Birileri de kendilerini belli kurumlara rağmen devlet koruyucusu ilan edememelidirler. Çünkü bu yol bir defa açıldı mı işin içinden çıkmak mümkün olmaz. Artık birileri kendi düşünce ve inançlarını tek gerçek kabul edip buna aykırı gördükleri düşünce ve inanç sahiplerini yok etme hakkını kendilerinde görebilirler. Ülkemizde bunu uzun yıllar yaşadık, hala da yaşıyoruz.

Pek çok insan katledildi ve bu cinayetler hiç ilgisi olmayan kesimlerin üzerine atıldı. Aylar süren yürüyüşler yapıldı, protesto gösterileri sergilendi, kitleler suçlandı, aşağılandı, tahrik edildi. Sonradan öğrenildi ki bu cinayetleri işeyenlerin maksadı hedef saptırmaktır. Maksatları rejimi ya da ülkeyi korumak değil, kendi ideolojilerini kuvvetlendirmek, anlayışlarını dikte ettirmek. Bunun için kendi ideolojilerinin mensuplarını da öldürmekten geri durmadılar. Diyebiliriz ki bu ülkede gizli bir teşkilatın elemanları cinayet işlemeyi vatanseverlik olarak algılamaya ve böyle takdim etmeye başladılar. Böyle olunca da bunlara karşı çıkmak adeta vatana ihanet ve rejime karşı tavır gibi takdim edilmeye başlandı.

Yıllar önce Susurluk’ta meydana gelen bir kaza ya da kaza görüntüsü verilmiş bir olayla ortaya çıkan bazı gelişmelerin ardından toplum bu devlet içindeki gizli yapılanmadan haberdar olmaya başladı. TBMM’de Susurluk Araştırma Komisyonu kuruldu ve bu komisyon olayın perde arkasını tespit için uzun araştırmalar yaptı. Sonuçta ortaya çok fazla bir şey çıkmadı. Çünkü, belli bir noktadan sonraya gidilemedi. Ya izin verilmediği için gidilemedi ya da ulaşılan kişiler daha yukarısını korumak adına bilgi vermediler.

İşin garip tarafı bugün Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış yaptığı açıklamada komisyonun Başkanvekili Bedri İncetahtacı’nın trafik kazası süsü verilmiş bir cinayete kurban gittiğini, komisyonun raportörü Akman Akyürek’in de bir istihbarat örgütü tarafından kullanıldıktan sonra öldürüldüğünü ileri sürüyor.

Mehmet Elkatmış sıradan birisi değil. Geçmişte de TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’nun Başkanlığını yapmıştı, geçen dönemde iktidar partisinden milletvekiliydi. Yani iddialarının ciddiye alınması gerekir.

İddialar ciddi olduğuna göre bu gizli örgüt ya da oluşumun kökü kazınamadığı sürece bu ülkede kesinlikle hukukun üstünlüğünün hakim kılınması mümkün olamayacağı gibi demokrasinin kökleşmesinden, insan hak ve özgürlüklerinin korunmasından hiç söz edilemez. Eğer birileri fikrini beğenmediği kişiyi kendilerince yargılıyor suçlu buluyor ve hayatta kalmalarının ülke ve rejim için tehlike oluşturduğuna karar vererek infaz edebiliyorlarsa bu konu sonuçlandırılmadığı sürece başka hiçbir konu üzerine konuşmanın fazlaca bir anlamı olamaz. Olmuyor da. Çünkü iktidarlar değişiyor ama bu gizli yapılanmanın iktidarı hep sürüyor. Son sözü halkın seçtikleri değil bu gizli örgüt söylüyor.

Bu ülkede öncelikli olarak bu gizli yapılanmanın kökünün kazınması hususunda toplumun her kesimince ortak bir tavır oluşturulmalıdır. Çünkü bu meseleyi çözmeden birtakım hakların hayata geçirilmesi taleplerinin sonuçlandırılması da mümkün olmayacaktır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi