Yanlış yoldan doğru hedefe varılmaz
Amerika’da başlayan banka iflasları ile tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizin ülkemize yansıması pek net olarak görülmüş değil. Görünen ülkemizdeki yabancı paranın dışarı çıkışı ile ilgili olarak borsada düşüş, döviz fiyatlarındaki yükseliş. Elbette borsanın dibe vurması ve dövizin yükselmesinin ülke ekonomisi üzerinde önemli tesiri var. İşin bu boyutunu küresel krizin ülkemize yansıması olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Dış ticaret açığını sıcak para ile dengelemeye çalışan ve özellikle de dış ticaret açığını dengeleyecek ciddi bir adım atmayanların Amerika’da başlayan krizden ülkemizin böylesine etkilenmesi karşısında söyleyecek fazlaca sözleri olamaz. Çünkü, uygulanan ekonomik model ülkemiz için doğru bir yol değildi.
Amerika’da kriz ortaya çıkmadan daha yıllar öncesinde ülkemizde toplumun özellikle kredi kartı yoluyla ciddi bir borç batağına saplandığı biliniyordu. Bu hususta çeşitli kesimlerden sıkça uyarılar geliyordu. Hemen herkes cebindeki çeşitli bankaların kredi kartı yoluyla insanlar olmayan parayı harcamayı marifet sayıyorlardı. Bu işin bir sonu vardı. Yani kredi kartları limite ulaşınca insanların ceplerindeki kartı kullanamamaları söz konusuydu. Bu arada gerek ev ve otomobil, gerek tüketici kredisi adı altında bankalardan alınan uzun ve kısa vadeli krediler de devreye girince zaten insanların harcama yapacak imkanları kalmamıştı. Diyebiliriz ki yolun sonuna gelinmişti. İşte tam bu sırada küresel sermayenin merkezi Amerika’da kriz başlayınca bu krizin ülkemize ulaşması ve kendisini göstermesi uzun sürmedi.
Bunun için diyorum ki, ülkemizin içine sürüklendiği ekonomik krizi sadece küresel krizin tesiriyle izah etmek gerçeği tam olarak yansıtmaz. Eğer bu kriz sadece global krizin ülkemize etkisinden ibaret olsaydı kriz öncesi yaşanan durgunluğun farklı bir izahı olmalıydı.
Uygulanan ekonomik politikalar küresel kriz ortaya çıkmasaydı da ülkemizde ciddi çalkantılara yol açacak nitelikteydi. Topluma sürekli olarak tüketim empoze edildi. Tüketime zorlandı. İnsanlar gelirlerinden fazla harcamaya başladılar. Bu tüketimin önemli bir bölümü sürekli olarak ithal ürünlerle karşılandı. Buna karşılık dışarıya sattıklarımız aldıklarımızı karşılayamadı. Dış ticaret açığı yıllık 40 milyar doların üzerine çıktı. Bu açığın kapatılması ise sıcak para yoluyla oldu. Yani dünyanın neresinde yüksek kazanç varsa oraya giden küresel sermayeden kapatıldı. Çünkü, küresel sermaye ülkemizde kısa yoldan yüksek karlar elde ediyordu. Böyle olunca Türkiye ihtiyaç duyduğu dövizi bu yolla elde etti ve bununla da borçları döndürebiliyoruz diye övünüldü. Bu yolun çıkmaz olduğu nedense pek düşünülmedi.
Nasıl ki insanlar 3-5 bankadan birden kredi kartı alıp kredilerini sonuna kadar kullanırken bunun sonunu düşünmedilerse Türkiye de sıcak paranın sadece gelişini gözleyip övündü ama bu sıcak para sahiplerinin ne götürdüğünü, buna ülkemizin ne kadar dayanabileceğini düşünmeye gerek duymadı.
Ne zamanki insanımız cebindeki kredi kartlarını kullanamaz hale geldi, biriken borcu nasıl ödeyeceğini düşünmeye başladığında yolun sonuna gelindiğini anladıysa, Türkiye’de Amerika’daki global krizin arkasından ülkemizdeki sıcak paranın gitmeye başlaması karşısında yolun sonuna gelindiğini hissetti.
Bu bakımdan ülkemizdeki krizi sadece Amerika’da başlayan kriz ile izah etmek gerçeği yine görmek istememek anlamına gelir. Uygulanan ekonomik politika yanlıştı, bu yoldan güçlü bir ekonomi ve güçlü bir ülke oluşturmak mümkün değildi. Son kriz bu gerçeği gösterebilirse sanıyorum bundan yararlanmak, yanlış yoldan dönmek mümkün olabilir. Aksi halde bu krizden şimdilik çıkılsa bile bir süre sonra bu defa küresel kriz çıkmasına gerek kalmadan borç batağında çırpınmaya başlayabiliriz.
Bu arada başta İstanbul olmak üzere başlatılmış olan indirim kampanyaları ile insanları tüketime zorlayarak piyasayı canlandırma çabaları da krizden çıkış için gerçek bir çözüm değildir. Zaten bugün içinde bulunduğumuz çıkmaza gelirimizden fazla harcama alışkanlığımız sebebiyle geldik. Şimdi zaten elinde ne varsa tüketmiş olan insanları biraz daha harcamaya zorlamak belki piyasanın canlanmasına katkı sağlar ama krizin çözümüne olmaz.
Millet olarak yorganımıza göre ayağımızı uzatmayı öğrenmeden, ürettiğimizden fazla tüketme alışkanlığından vazgeçmeden ekonomik anlamda doğru hedefe ulaşmak mümkün olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.