Hisseli kıssalar

Hisseli kıssalar

Geçtiğimiz yüzyılın başlarında ABD’de Yüksek Mahkeme (Supreme Court) Başkanlığı yapan John Marshall, bir gün kütüphanesindeki kitaplarını düzenlemek ister.
Merdiveni kütüphanesine dayayarak üst rafları düzenlerken, birden merdivenden kayar.
O arada raflara tutunayım derken kütüphanenin dengesini de bozar tabii.
önce Marshall düşer yere.
Ardından da kalın kalın ve ciltli hukuk kitapları patır patır düşer Marshall’ın üzerine.
Gürültüyü duyan hizmetçisi telaşla odaya girer.
Bir de ne görsün, ağır kitapların üzerine düşmesiyle canı hayli yanan Marshall, bir yandan ağrıyan yerlerini ovuştururken bir yandan da kahkahalar atmaktadır.
Hizmetçi kızcağız olup bitenlere bir anlam veremediği için şaşkınlık içindedir.
Marshall, kızı daha fazla merakta bırakmamak için acılar içindeyken niye güldüğünü şöyle açıklar:
“Şaşıracak bir şey yok kızım; yıllarca ben hukuku çiğnedim. Şimdi de hukuk beni çiğneyerek intikamını alıyor işte!”
Düşünüyorum da;
Bizdeki birtakım hukuk adamları da, ara sıra kütüphane düzeltiyor mudur acaba?
Hele de özgürlük ve demokrasiden pek hazzetmeyen, hukuku sadece siyaseti hizaya sokmanın enstrümanı gibi gören hukuk adamları.
Bence düzeltmeliler.
çünkü düzgün bir kütüphane insanda daha fazla okumak hissi uyandırır.
Fena mı?

Ahmet Mithat, bir gün hokkasına mürekkep koymak için uşağına seslenir:
“Boş hokkayı al da yanıma gel.”
Biraz sonra uşak beş okka soğanla döner.
Bir süre uşağın elindeki soğanlara bakan Ahmet Mithat, “Tamam anladık” der, “Hadi diyelim ki beşi boştan, okkayı hokkadan buldun, peki soğanı nerden buldun be evladım?”
Uşak cevap verir:
“Bakkaldan.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başörtüsü yasağının anlamsızlığını vurgulamak sadedinde “Velev ki siyasi simge olsun, peki siyasi simgeleri yasaklayabilir misiniz” dedi ya; kıyameti kopardılar:
-Bakın nihayet itiraf etti, evet türban siyasi simgedir.
-Türbanı siyasi simge olarak kullanmak dinsel istismardır.
-Başbakan suçüstü yakalanmıştır vs.
İyi de Başbakan “başörtüsü bir siyasi simgedir” demedi ki!
Siz Başbakanın başörtüsünün siyasi simge olduğunu itiraf ettiğini nerden çıkardınız?
Nerden olacak;
Bakkaldan!..

İki araba birbirlerine yaklaşıyorlardı. Birinin içinde bir adam ötekinde bir kadın.
Tam yan yana geldiklerinde adam camı açıp kadına “Domuz!!!” diye bağırdı ve konuşmasına devam edecekken kadın çok sinirlendi. O da bir anda camı açıp adama “öküz!!!” diye cevap verdi.
Ve arabalar yollarına devam ettiler.
Kadın tam virajı dönmüştü ki, yolun ortasında duran kocaman bir “domuza” fena halde çarptı”
Kıssadaki hisseye gelince;
Erkekler birazcık konuşmasını, kadınlar da birazcık dinlemesini öğrenseler, hayat daha “kazasız-belasız” yürüyecek belki de!

Bir zaman yörenin birinde bir şarlatan ortaya çıkmış.
“Ben doğacak çocuğun kız mı erkek mi olduğunu bilirim” diyormuş.
O zamanlar ultrason falan yok tabii.
Karısı hamile kalan köylü, soluğu bu adamın yanında alıyormuş:
“Söyle bakalım, bizim çocuğumuz erkek mi olacak kız mı?”
Adam da önce gelenlerden esaslı bir para alıyor sonra da “kız olacak ya da erkek olacak” diye bir cevap veriyormuş ama ileride başı ağrımaması için yanındaki bir deftere gelenlerin adlarını soyadlarını yazarak kayıt düşüyormuş.
Bunu yaparken de şöyle bir üçkağıtçılığa baş vuruyormuş:
Eğer gelenlere “kız” demişse deftere “erkek” yazıyormuş, “erkek” demişse de “kız” yazıyormuş.
Dediği aynen çıkarsa mesele yok, tersi çıktığında ise soluğu yanında alıp, “Bize yalan söyledin, bak dediğin çıkmadı” diyenlere, önce soruyormuş:
-Ben size ne demiştim?
-Erkek olacak demiştin ama kız çıktı.
-Bana isim soy isim söyleyin.
Adamlar ismi söyleyince defteri gösteriyor ve “siz yanlış anlamışsınız, bakın ben size kız olacak demişim ve buraya da öyle yazmışım zaten” deyip işin içinden sıyrılıyormuş.
Adamın milleti kazıkladığı yöredeki beyin kulağına gitmiş.
Bey, adamlarını toplayarak şarlatanın evine varmış.
“Bak ulan” demiş, “Bu hamile olan benim gelinim. Şimdi söyle bakalım bunun oğlu mu olacak kızı mı? Eğer sonucu bilmezsen boynunu bu meydanda vurduracağım!”
Şarlatan ne desin; bu sefer pabuç pahalı. Koskoca beyi defterle kandıracak hali yok.
Hamile kadına doğru bakıp, “Valla ne desem bilmem ki” demiş, “önden baksan kız gibi görünüyor, arkadan baksan oğlan gibi duruyor.”
öykünün sonunda ne olmuş biliyor musunuz sevgili okuyucular;
Bey’in gelini ikiz doğurmuş; biri oğlan biri kız!..
Bizim şarlatan gene yırtmış yani; üstelik de hayli hediyeler almış beyden.
Bu kıssanın hissesine gelince;
Bazı adamlara önden bakıyorsun sosyal demokrat görünüyorlar, arkadan bakıyorsun yalılardan ve zenginlerden başkasıyla ilişki kuramıyorlar.
Kimi adamlara önden bakıyorsun gazeteciye benziyor arkadan bakıyorsun, iş takipçisi ve darbe provokatörü.
Kimi adamlara önden bakıyorsun ulusalcı, arkadan bakıyorsun tepeden tırnağa batıcı.
Kimilerine önden bakıyorsun muhafazakar, arkadan bakıyorsun gözünü AB hayali bürümüş.
Böyle garip bir zamandayız işte!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi