Çöpçüler sosyolog da olsaydı...

Çöpçüler sosyolog da olsaydı...

Başörtüsü meselesi, sadece yılan hikayesine döndürülen bir konu olmakla kalmıyor; aynı zamanda konu hakkında görüş beyan kişilerin fikri kapasitesini ortaya koymak bakımından inanılmaz bir turnusol kağıdı işlevi görmeye devam ediyor ülkemizde.
Aman Allahım; neler söyleniyor neler…
Bazen öylesine yorumlarla karşılaşıyoruz ki, yani bu söylenilenleri normal bir ülkede bir tiyatro metni haline getirip izletseniz, insanlar gerçekten de post modern bir komedi türünün çok değişik hazlarını yaşayabilirler.
Geçenlerde anlı şanlı bir akademisyen televizyondaki tartışma programında anlatıyor:
“Efendim Kanada’da bir okulda bir Müslüman öğrencinin üzerinde bir bıçak bulundu. öğrenci bunu birisini yaralamak için değil, dini inancı gereği taşıdığını söyledi. Mahkeme öğrenciyi haksız bularak bıçakla okula gelmesine izin vermedi. Daha sonra bir üst mahkeme bu kararı bozdu. Madem kimseyle kavga etmek kastıyla taşımıyor, o halde dini özgürlüğünü engelleyemeyiz hükmüne vardı. Derken birçok kişi ve kuruluş bu karara da itiraz etti. Daha üst bir mahkeme gitti. Ardından yine yasaklama kararı geldi. Derken…”
Yani düşünebiliyor musunuz; alt tarafı üniversiteye giden bir genç kızın başındaki örtü tartışılıyor.
Yahu nereden çıktı bu Kanada.. bıçak… kavga için mi değil mi… şu, bu…
Derken bir başkası “Başörtüsü siyasi simgedir. Bu simgeler ayrımcılığa yol açar” diyerek bildik bir resital verdi.
Ardından yine bir profesörümüz söz aldı:
“Bence başörtüsü siyasi değil, dini bir simgedir. Asıl bu nedenle yasaklanmalı. Birçok kişi sanki siyasi simge olması dini bir simge olmasına göre daha ağır bir şeymiş gibi düşünüyor. Oysa bence de siyasi bir simgeyi taşıyabilir öğrenci. Bunda bir mahzur yok. Asıl önemli olan dini simge olarak taşınması. çünkü burada takmayanları dini baskı altına almak vardır.”
Bir başka televizyon kanalında anlı şanlı bir gazetecimiz başörtülü konuğuna soruyor:
“Şimdi benim eşim açık giyinir. Mini etek giyer, dekolte giyinir falan. Şimdi sen bizim apartmanda otursan ve ona biraz daha kapalı giyinmesini tavsiye etsen, belki de etkilenip etek boyunu uzatmaya başlayacak. Şimdi bu mahalle baskısı değil mi?”
Yine anlı şanlı sosyolog profesörlerimizden biri, başörtülülerin de bulunduğu bir üniversiteye kızını niye göndermeyeceğini şöyle izah ediyordu:
“Türban serbest olursa kızımı okula göndermem… üniversitede türban serbest bırakıldığında, dinci olan ve hatta olmayan erkekler, türbansız kızları, daha kolay elde edilebilir, rahatsız edilebilir diye görecek. Hatta dinciler türbansızlara ‘dinsiz, ahlaksız, günahkar’ diye bakıp, öyle davranacak. Böyle bir ortama ben kızlarımı nasıl yollarım?”
Bu tür lafları kahve köşesinde pişti oynayan sıradan vatandaşlar söylese bir yere kadar ancak ülkenin anlı şanlı akademisyenleri, gazetecileri, sosyologları, kanaat önderleri söylüyor!
İşin ilginci konuya darbeci-ressam Evren Paşa’mız müdahil olup kendi değerli yorumlarını açıklayınca, dikkat ettim; birçok televizyonumuz, açıklamaları biraz gülümseyerek ve alaycı üsluplarla verdiler.
En hafifi “Evren’den ilginç yorum” başlığını kullandı.
Ne demişti Paşamız: “Allah kadının saçının görünmemesini isteseydi, kadınları saçsız yaratırdı!”
Bu mantığa göre, Allah’ın verdiği ve bizi mahrum bırakmadığı her yerimizin örtülmemesi gerekiyor ama konumuz bu değil.
Ben Evren Paşa’ya gösterilen çifte standarda itiraz ediyorum.
Ne yani, başörtüsü konusunda ahkam kesen nice anlı şanlı zevatın sözleri Evren Paşamızınkinden daha mı az komik?
Evren’in kusuru sosyolog, profesör, gazeteci vs olmaması mı?
Ne olacak ki;
O da resim yapıyor!
Bilemiyorum, böylesi kanaat önderlerini hak etmek için toplum olarak hangi suçu işledik?
Her akşam televizyonlarda yığınla komikliği işitmek, bilmem ki hangi toplumsal günahımızın kefaretidir?
Geçenlerde bizim sokağın çöp temizlikçisiyle karşılaştım.
Söylediği şuydu:
“Yahu koca koca adamlar neyi tartışıyor televizyonlarda be abi? Alt tarafı başörtüsü. Dileyen örter dilemeyen örtmez. Nesi var bu konunun bu kadar dallandırılıp budaklandırılacak?”
Dedikleri bence de yüzde yüz doğruydu.
İtirazında yerden göğe kadar haklıydı.
Zorla karmaşıklaştırılmış bir sorunu, vatandaş ferasetiyle kendi kafasında çoktan çözmüştü.
Ama onu kim kaale alırdı ki?
Alt tarafı çöp temizlikçisiydi.
Ne profesördü, ne sosyolog, ne de gazeteci!..
Gel de hayıflanma şimdi;
“Keşke çöpçülerimiz sosyolog da olabilseydi” diye!..

münaşaka
CHP lideri Baykal Alevi örgütleri temsilcilerinin katıldığı toplantıda Muharrem orucunun sona ermesinden dolayı aşure dağıtmış.
Bence aşure dağıtmak “istismar” sayılmaz.
Eğer Baykal, Alevi iftarına katılmış olsaydı, o zaman “istismar” olurdu!..

sözünözü
İyi “basittir, kötü ise “çok yönlü”dür.
(Aristo)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi