Bölge lideri Türkiye'de işsizlik patladı
Kim istemez ülkesinin bölge lideri olmasını, hatta bir adım daha ileri gidilerek dünya lideri ülkeler arasında yer almasını? Böyle bir durum insanın göğsünü kabartmaz, havalarda uçurtmaz mı?
Gazetelerin dünkü nüshalarında ortak iki haber vardı. Bu haberlerden birisi işsizliğin patladığı ve ülkemiz için tehlikeli boyutlara ulaştığı şeklindeydi. Diğeri ise ABDBaşkanı Barack Obama'nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ı arayarak, Türkiye'nin bölge lideri olduğunu söylemesi ve bu liderlik görevini yürütmeleri sebebiyle mutluluk duyduğunu, her türlü desteği vereceklerine dair sözleriydi.
Elbette bölge lideri olmanın, hatta dünya üzerinde yönlendirici bir ülke olmanın yolu güçlü olmaktan geçer.. Üreten, satan, kazanan, halkı müreffeh bir Türkiye'den geçer. Ve böyle bir sonuca ulaşılması da Obama'dan önce bu ülke insanını mutlu eder. Ancak, gırtlağına kadar borca batmış, üretimi giderek gerileyen, büyüme yerine küçülen, işsizlik ordusu giderek genişleyen bir ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'nı Obama'nın arayarak "Bölgenin liderisiniz" demesi gururumuzu okşayabilir ama, işin gerçeği ile yanyana getirildiğinde sanıyorum bu sözlerin arkasında başka şeyler aramak gerektiği akla gelir.
Durup dururken niçin öpüldüğümüzü sormak gerekmez mi?
***
Obama'yı bir kenara bırakarak ikinci habere geçmek istiyorum.
İkinci haber işsizlik oranındaki ürkütücü artışla ilgiliydi ve gazeteler, "İşsizlikte dünya 4'üncüsü olduk" ya da "Tehlikenin farkında mısınız?" gibi başlıklar altında verdiler ve hepsinin ortak noktası son iki yıldan beri işsizlerin sayısında ortaya çıkan artışın korkutucu boyutlara ulaştığıydı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığına göre işsizlik oranı yüzde 12.3 olmakla birlikte ekonomistler bu rakamın yakında yüzde 15'in üzerinde resmen açıklanacağını belirtiyorlar. Bunun yanında DİSK gerçek işsizliğin yüzde 20.1 olduğunu ileri sürerken, KESKher yıl iş arayan nüfusa 750 bin gencin katıldığını, Türk-İş ise ABD'de en yüksek işsizlik denilen yüzde 7.6lık oranın ülkemizde iki katı olduğunu ileri sürüyordu. Yine bir başka resmi rakama göre her dört gençten birinin işsiz olduğu belirtiliyor ki bu gençler arasında işsizlik oranının yüzde 25'e ulaştığını gösteriyor. Sanıyorum böylesine genç işsiz oranın yüksek olması ülkemiz açısından çok ciddi bir tehlikenin işaretidir. İşsizlerin gelecekten ümitlerini kesmeleri, geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimizi teminat olmaktan çıkarmak demektir.
Çünkü, olay öyle bir noktaya gelmiş bulunuyor ki bugün 2 milyon insamız iş aramaktan vazgeçmiş durumda. Bu da yaygınlaşan ümitsizliği gösteriyor. Bir insanın işsiz kalması elbette sıkıntı ve üzüntü vericidir ama, iş bulmaktan ümidini kesmesi gerçek anlamda bir felaketin habercisidir.
***
Gazete sayfalarını dolduran bu iki habere bakıp insanın nasıl davranması gerektiğini belirlemesi sanıyorum çok zordur. Obama'nın "Bölge liderisiniz" sözüne bakıp havaya girmek, liderlik psikolojisine kapılmak mı yoksa işsizlik rakamlarına bakıp ümitsizliğe kapılmak mı gerekiyor?
Aslında ne ümitsizliğe düşmek ne de liderlik havasına girip ortalığı toz pembe görmek doğru olmaz.
İnsanımız ülke ve dünya gerçeği ile yüzleşmek, olayları olduğu görmek durumundadır. Görünen odur ki sıkıntımız çok fazladır. Mevcut anlayış ve uygulamalarla da ülkenin sorunlarına çözüm bulmak mümkün görünmüyor. Eğer mümkün olsaydı şimdiye kadar iş başına gelmiş olan ktidarlar sonuca ulaşırlardı. Ülkeyi getirdikleri çıkmaz ortada.
Nasıl dünya son kriz vesilesiyle yeni sistem arayışlarına yöneldi, yıllardan beri uygulanan, dünyaya da empoze edilen sistemi sorgulamaya başladı. Ne var ki bu sorgulama ülkemize ulaşmış görünmüyor. Bu bakımdan vakit kaybetmeden bu arayışa başlayarak, toplumu da buna yöneltmek gerekiyor. Yoksa ülkemizi ve dünyayı krize sürükleyen yapı içinde bu krizden çıkışın yollarını aramak boşa zaman kaybından ibarettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.