DP ve Ergenekoncular!
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu 15 ay önce partinin başına geçtiğinde hakkında farklı şeyler söylendi. Kimileri Çiller'in emanetçisi olarak takdim ettiler. Böylece Çiller'in yeniden partinin başına geçeceği söylenmeye çalışılıyordu. Doğrusu siyasette Türk kamuoyu tarafından da fazlaca tanınmıyordu. Bu sebeple de bazı asılsız ithamların hedefi oldu.
Şahsen Soylu'yu DYP İstanbul il Başkanlığı döneminden tanıyorum. Sanıyorum iki defa da yüzyüze görüşmemiz oldu. Güven veren, nazik ve bilgili bir insan intibaı veriyordu. DP'nin başına geldikten sonra "Bundan sonra bu partiden birşey olmaz" diyenlerin aksine aktif bir çalışma sergiledi. Serinkanlı ve kavgadan uzak tavrı ile gençliğinin de verdiği enerjiyi partisi için sonuna kadar kullandı. Bu bakımdan bitti denilen DP'nin yüzde 3.7 oy almasını başarı olarak değerlendiriyorum. Bu bakımdan seçimlerin ardından yaptığı ilk açıklamada, partinin başından çekileceğini bunun sebebinin de seçimlerden önce "Yüzde 5.4'ün altında kalırsam çekilirim" sözüne bağlaması beni şaşırttı. Elbette çekilip çekilmemek, yüzde 3.7'lik oyu başarısızlık olarak değerlendirmek kendi bileceği bir iştir. Ancak, hemen belirteyim ki seçimlerden önce DP'nin yüzde 3.7 oy alabileceğini hiç kimse tahmin etmiyordu. Çünkü, Soylu partinin başına geçtiğinde parti zaten bitme noktasına gelmişti. Bitme noktasına gelişinin esas sebebi de Ağar-Mumcu ikilisinin birbirleri ile anlaşma ve uzlaşma yerine derin devletin, bir başka ifade ile siyasete dışarıdan müdahale eden ve yönlendirmeye çalışan merkezlerin isteklerine boyun eğmeleridir. Bunun sonucu olarak bir anda adını DP olarak değiştiren DYP ile ANAP'ın zaten kalmamış olan var oluş sebepleri millet tarafından da tescillenmişti.
Artık bu iki partiyi yeniden diriltecek hiçbir sebep kalmamıştı. Gerek DYP gerek ANAP kitle partileriydi. Misyonları tamamlamış siyasi partiler tarihinde yerini almışlardı. Soylu böyle bir noktada DP'nin başına geçti ve bana göre seçimlerden başarı ile çıktı. Elbette oyları bir önceki seçime göre azaldı. Bunu önlemek mümkün değildi. Ancak, Soylu, varlığı, gayreti ve enerjisi ile sıfırlamayı önledi. Bütün bunlar elbette benden çok Soylu ve arkadaşlarını ilgilendiriyor. Benim esas üzerinde durmak istediğim husus genel başkanlığı bırakacağını açıkladığı konuşmasında söylediği, "Ergenekoncuların isteği oldu, çekiliyorum" ya da "Ergenekoncuları partiden tasfiye edemedim koltuğu bırakıyorum" şeklinde ifade edilen sözleridir.
Soylu bir soruya "15 aydır Ergenekoncular kendilerini başarılı bir şekilde görmezden getirdiler" karşılığını verirken, "Bu Ergenekoncular içeride mi dışarıda mı?" sorusunada, "İkisi de" derken, parti içindeki Ergenekoncuları, "Parti üyesi olup, kim CHP'ye oy verdiyse" şeklinde tarif ediyordu.
Sanıyorum bu sözler ve iddialar üzerinde ciddi olarak durmak gerekiyor.. Anlaşıldığı kadarıyla adına ister Ergenekoncu ister darbe heveslileri ya da darbeciler diyelim sadece siyasi partilere dışarıdan müdahalelerle ya da tehditle yönlendirmiyorlar, partilerin içine adamlarını sokarak partilerin çizgilerini belli bir yönde tutmaya da çalışıyorlar. Bir diğer ifade ile darbeye giden yolda bazı partileri birtakım taktiklerle kullanıyorlar. Bu sözlerin özellikle bir parti genel başkanı tarafından söylenmiş olması sanıyorum çok önemlidir.
Gerçi Cumhurbaşkanı seçiminin yapılacağı Meclis Genel Kurulu'na girmemeleri için yüksek rütbeli subaylar tarafından arandıkları Erkan Mumcu tarafından açıklamış, böylece toplumda nasıl bir kaos yaratılmaya çalışıldığı ortaya çıkmıştı ama demek ki mesele orada bitmemiş. Bakalım bundan sonra nasıl gelişmeler yaşayacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.