Çağdaşlık bir maskeden ibaret
Ülkemizde bir takım kavramlar çoğu zaman gerçek niyetleri ve faaliyetleri gizlemek için maske olarak kullanılır. Söz gelimi laiklik, laikçiler için bir maskedir... Çağdaşlık ise karşı görüştekileri itham ve karalamak için kullanılır. Daha pek çok kavramın içi boşaltılarak bazı kesimlerin niyetlerine göre farklı anlamlar yüklenmiştir. Söz gelimi bazıları laikliği din düşmanlığı olarak kullanmaya kalkışmışlar, kendilerine karşı çıkanları da laiklik karşıtı olmakla suçlayarak mahkum etmeye çalışmışlardır. Bu arada zaman zaman Cumhuriyetçilik bazı darbe hevesleri tarafından kalkan olarak kullanılmıştır... Hatta diyebiliriz ki demokratlığı kimselere vermeyen bazıları; halkın seçtiklerini aşağılamakta, halkı bir şey bilmeyen cahil olarak nitelendirmekte bir sakınca görmemişlerdir. Bunca çelişkilerine rağmen bu ülkede bu grubun sesi nedense çok çıkar... Çünkü, aralarında ciddi bir dayanışma sergilerler. Belki ayakta kalabilmelerini bu dayanışmada görmektedirler.
Hatta kendilerinde karşı gördükleri kişi ve kişileri susturabilmek için yargıyı bile tesir altına almaya kalkışırlar... Ama aynı yargıdan aynı görüşte olduklarına yönelik bir hareket söz konusu olursa bu defa yargının siyasallaştığı iddialarını gündeme getirirler... Yani yargının onların karşıt olduklarına yönelik operasyonları hukuka uygundur da kendilerine benzeyenlerin hukuk dışı davranışları tespit edildiğinde yargının harekete geçmesi yanlıştır.. Böyle düşünürler... Kısacası bu çağdaş ve laikçiler bu ülkede her kurumun sadece onların fikrine hizmet etmesini isterler, kurumların bunun için var olduğuna inanırlar.
Türkan Saylan'ın evine ve genel başkanı olduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneklerine yapılan baskının şekli tartışılabilir, şık bulunmayabilir. Ancak, Saylan'ın başörtülülerin üniversitelerde okumalarına kesinlikle karşı olduğu yönündeki sözleri, başörtülü öğrencilere burs vermemek için kesin bir prensip kararları olduğunu açıklaması, bununla da yetinmeyip, "O kızları militan yapıyorlar. Bizde böyle onları casus gibi aramızda istemiyoruz" demesinin çağdaşlıkla ne kadar bağdaştırdıklarını merak ediyorum...
Bu noktada tabii ki militanlıktan kastının ne olduğunu, kimlerin bunları militan olarak yetiştirdiğini ve aralarına aldıklarında kimlere casusluk yaptıklarını açıklaması en azından çağdaşlığının gereği değil midir?
Ve bir soru daha Saylan eğer başörtülü kızları aralarına almamayı kendileri için bir hak olarak görüyorsa başkalarının onları kendi aralarına almamalarını bir hak olarak görüyor mu? Yoksa bunu çağdaşlıkla bağdaştıramıyor mu? Öyle ya Saylan'ın başörtülü kızlara tahammülü yoksa başkalarının da bir takım çağdaş(!) ve laikçilere tahammüllü olmama hakları ortaya çıkmaz mı?
Peki Saylan'ın başörtülü kızlara bakışı bir militanlık, militanca bir yaklaşım değil mi? Bu memlekette sadece Saylan gibi düşünenlerin mi her türlü militanlık sergileme hakları var da onlara benzemeyenlerin sürüleştirilmesi mi gerekiyor?
Elbette insanın olduğu yerde farklı görüş ve düşünceler olacaktır. İnsan olmanın gereği de budur. Ancak, bazı çevrelerin kavramların içini boşaltarak sadece kendileri açısından değerlendirmeleri, bazı sıfatları sadece kendilerine uygun bulmalarının toplumda oluşturduğu çatışmaya dikkat çekmek istiyorum. Kendilerinin kabul edilmesini isteyenlerin başkalarını da kabul etmeleri gerektiğine dikkat çekmeye çalışıyorum... Sıkça ifade ettiğim gibi farklılıklara tahammül edemeyenler kendi farklılıklarına tahammül beklememelidirler. Birlikte yaşamak mecburiyetinde olduğumuza göre farklılıklara rağmen birlikte yaşama noktasına gelebilmeliyiz... Çağdaşlıktan kasıtları Batılı bir davranış sergilemekse bunun gereği farklıklara rağmen birlikte yaşamayı öğrenebilmektir. Kaldı ki Osmanlı'da yüzyıllar boyu tüm farklılıklar korunmuş ve birlikte yaşanabilmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.