Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Ankara'da Saadet çoşkusu

Ankara'da Saadet çoşkusu

Ankara'da dün Saadet Partisi'nin 1. Yerel Yönetimler Toplantısı vardı. Esenboğa'daki Büyük Anadolu Oteli'nin salonu Türkiyenin dört bir köşesinden gelenleri almamış, Otel'in koridorlarını da doldurmuştu. Hemen belirteyim ki Oteli doldurmuş olan kuru kalabalıklardan söz ediyor değilim. Yüzler gülüyor, insanların heyecanı dışa vuruyordu. Tüm bunları izlerken Saadetlilerin geleceğe dönük ümitlerinin yeşerdiğini düşündüm. Ben bunları düşünürken salonda birlikte oturduğumuz Abdulhamit Adak kardeşim sanki kafamdan geçenleri okumuş gibi, "Ağabey insanların yüzüne dikkatlice baktığında yüzlerdeki tebessümü ve hoşnutluğu görüyor musun?" diye sorunca, ben de kendisine aynı şeyleri düşündüğümü söyledim.

Saadet Partisi Genel Bakanı Numan Kurtulmuş işte böyle bir toplumun karşısında konuşmasını yaptı. Ülkenin her meselesini masaya yatıran ve çözüm sunan konuşmasını toplantıya katılanlar sık sık alkışları ile kestikler. Konuşmanın geniş bir özeti bugünkü gazetemizde yer alıyor. Ben sadece iki hususa temas etmek istiyorum ve özellikle de Anayasa değişikliğinin ısıtılıp tekrar gündeme getirildiği şu günlerde Kurtulmuş'un bu konudaki önerisini aktarmak istiyorum. Bu öneri daha önce de Kurtulmuş tarafından ifade edilmiş, biz de köşemizde aktarmıştık. Ne var ki iktidar sahipleri bir takım meselelere çözüm bulmaktan ziyade "Çözüyormuş gibi" görünmeyi tercih ediyorlar.

Saadet Partisi Genel Başkanı Kurtulmuş, seçimlerin ardından tekrar gündeme getirilen anayasa değişikliği tartışmalarına yönelik sözlerinin ağırlık noktasını daha işin başında anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkanı ve Milletvekillerinin görev süresi çerçevesinde ele alınması ve böyle takdim edilmesi niyetin değişiklik yapmak değil, sadece tartıştırmak olduğunu gösterdiğine dikkat çekiyordu.

Doğrusunu söylemek gerekirse anayasada yapılacak değişiklik ile demokrasinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasının ön görüldüğü söylenip ardından da muhalefetin önüne Cumhurbaşkanı ve Milletvekillerinin görev sürelerinin sürülmesini iyi niyetle izah etmek mümkün değildi. Bu bakımdan Kurtulmuş, AKP iktidarının yeni bir sivil, demokrat anayasa yapmaya niyeti olmadığını, birkaç değişikle işi geçiştirmeye çalıştığını belirterek, yeni sivil anayasa yapmak üzere bir Kurucu Meclis oluşturulması teklifini tekrarlıyor ve yapılacak her hayırlı işe destek vereceklerini, katkıda bulunacaklarını belirtiyordu.

Yeni sivil bir anayasa yapmak için bir Kurucu Meclis oluşturulması - elbette darbelerin arkasından oluşturulan Kurucu Meclis'ten değil halkın seçeceğinden söz ediyoruz- daha önce birkaç kere gündeme getirildi. Ne var ki böyle bir öneriye iktidar kanadı olumlu ya da olumsuz bir karşılık vermedi. Sanki muhalefet ne söylerse söylesin biz bildiğimizi okuruz havasında. Tamam, iktidar bildiğini okusun ama iyi okusun, güzel oksun. Maalesef yaptığı yanlışlarla başörtüsü sorununu tam bir çıkmaza sürüklediler ve yasağı Anayasa Mahkemesi kararına dönüştürdüler.

Oluşturulacak bir Kurucu Meclis için tüm partiler adaylarını belirler ve her parti bu Kurucu Meclis'e aldığı oy oranına göre temsilci sokar, böylece her parti az ya da çok üye ile temsil edilmiş olur. Netice itibariyle ortaya çıkacak yeni anayasa doğrudan halkın oyuna sunulur ve yeni bir sivil anayasa böylece yürürlüğe girmiş olur.

Anayasa tartışmaları ve değişikliği de ülkenin gündeminden çıkmış olur. Çünkü, anayasa değişiklikleri bu alandaki tartışmaya son vermiyor. 1982 Anayasası'nda yürürlüğe girmesinden bu yana çeşitli kereler değişiklik yapıldı. Ama istenen sonuç alınamadı, seçilmişler bir türlü atanmışların vesayetinden kurtarılamadı. Seçilmişler atanmışların vesayetinden kurtulamadığı sürece de siyasete siyaset dışı güçlerin müdahalesini engellemek mümkün olmuyor ve bu sebeple de demokratik mekanizma işletilemiyor. Yeni demokratik bir anayasa yapılması samimi olarak isteniyorsa bu işin kökten halledilmesi gerekiyor. Aksi halde daha uzunca süre bu tartışmalar sürüp gidecektir.

Kurtulmuş'un bir başka dikkat çektiği hususta IMF proğramları ile ülkenin dar boğazdan çıkması, insanımızın refaha kavuşmasının mümkün olmadığı gerçeğiydi. Bu bakımdan Kurtulmuş bakanlıklara kimin getirildiği değil, uygulamanın önemli olduğuna vurgu yapıyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi