Yargı bağımsız mı, tarafsız mı olmalı?
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) için yapılan bir araştırmanın sonuçları kitap haline getirilerek kamuoyuna açıklandı. Araştırma konusu yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ve yargıya duyulan güven... Yüz yüze yapılan görüşmelerde toplumda yargıya güvenin azaldığı, yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı hususları ön plana çıkmış. Yargı mensuplarının yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı ve toplumda yargıya duyulan güvenin giderek azaldığını belirtmeleri sanıyorum ciddi bir tehlikenin işaretleridir. Adalet mülkün temeli ise bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş bunun sonucu olarak toplumun güvenini kaybetmiş bir yargının mülkün temeli olması mümkün olabilir mi?
Yukarıda sıraladığımız hususlar uygulayıcı hukukçular, yani savcılar ve hakimler tarafından ifade ediliyorsa sorun çok ileri boyutlarda demektir.
Söz gelimi bir yargı mensubu, yargı bağımsızlığı ile ilgili soruya, "Türkiye bir kere hukuk devleti değil ki, yargı bağımsız olsun" derken soruşturmaya katılan bir savcı sistemin baskılara açık olduğunu belirterek şu yorumu yapıyor:
"Bugüne kadar hiçbir baskı görmedim ama oluyor. En basitinden Ferhat Sarıkaya (Şemdinli iddianamesini hazırlayan savcı) arkadaşımız. Van savcısının meslekten ihraç edilmesi, bana göre son derece yanlış bir karardır. Bir kişi yazdığı iddianameden dolayı meslekten atılamaz."
Savcı ve hakimlerin soruşturmaya verdikleri cevaplardan kısa alıntıları sürdürmek istiyorum... Bir hakimin değerlendirmesi şöyle:
"Yargı hiçbir zaman tarafsız olmadı. Bağımsız olmadığı için tarafsız da olamıyor. Yargı her zaman taraflıdır. Sistem, yargının tarafsız olmasına izin vermez zaten."
Bir savcı ise mevcut durumu şöyle özetliyor;
"Savcının kendiliğinden harekete geçmesi çok önemli. Ama bağımlılıkları olmasa. Harekete geçtiğinde karşısında kimi bulacağını bilmeyebilir."
Bir hakimin itiraf gibi sözleri de şöyle:
"Yargı köylü Mehmet Ağa söz konusu olduğunda orta yerdedir. Bu durumda onun iktidarını her şart ve koşulda hissedersiniz. Bu nedenle Türkiye savcıları çok kanıksadıkları bir söz söylerler 'Bizim ancak köylü Memet Ağa'ya gücümüz yetiyor.'"
Bu tür alıntıları uzatmak mümkün. Görünen o ki, yargı mensupları da içinde bulundukları durumdan memnun değiller... Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını yitirdiği hususunda yaygın bir kanaat var... Bu durum ister istemez toplumun yargıya güvenini azaltıyor. Kısacası tarafsızlığını ve güvenilirliğini yitirmiş bir yargı ile toplumsal huzuru tesis etmek ne ölçüde mümkün olabilir?
Bu noktada elbette yargının tarafsızlığı ile bağımsızlığı üzerine özellikle durulması gerekiyor. Kimilerine göre yargı bağımsız olmadığı için tarafsız olamıyor... Kimilerine göre de yargı bağımsızlığı sistemle ilgili, tarafsızlık ise tamamen kişiseldir... Yani yargı bağımsızlığının sağlanmış olması her zaman yargı tarafsızlığının da sağlandığı anlamına gelmez.
Peki Türkiye'de ana sorun tarafsızlığın yitirilmesi mi, yoksa bağımsızlığın olmayışı mı?
Çoğu zaman bağımsızlığa rağmen tarafsız olamayan yargı mensupları ile karşılaşıyoruz.
Bunun elbette çeşitli sebepleri var... Bir defa yargının tarafsızlığını yitirmesinde dış baskılara açık oluşunun önemli bir rolü olmakla birlikte siyasi ve ideolojik yaklaşımlar sebebiyle tarafsız olunamayışın çok önemli tesiri var. Diyebiliriz ki bizde sorun tek başına ne bağımsızlık ne de tarafsızlıktır. İkisi bir arada bulunmaktadır.
Aslında bazen yargı bağımsızlığı tarafsızlığını yitirmiş yargı mensupları elinde adaletin kökten yok edilmesi gibi sonuçlar verebilmektedir. Bu bakımdan yargı bağımsızlığı kadar yargı mensuplarının kişisel yaklaşımlarının, siyasi ve ideolojik kanaatlerinin tesiri altında kalmalarının da önlenmesi gerekiyor.
Bu mümkün olabilir mi bilemiyorum... Özelikle günümüz Türkiyesinde işimiz daha da zor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.