Devlet, “Tehlikedeyim” demiş!..
Laf cambazlığı ile ülke nereye götürülür bilemem ama Cindoruk tam bir laf cambazlığı yapıyor. Buna Anadolu'da laf ebeliği yapmak da denir. İster laf cambazlığı ister laf ebeliği diyelim netice değişmez. İkisi de aynı kapıya çıkar.
DP Genel Başkanı Cindoruk'un dün iki gazetede konuşması vardı. Bu konuşmaların birinci sayfadan verilen anonslarından birisi, "Devlet 'tehlikedeyim' dedi, emekliliğim bitti" başlığı altında veriliyordu.
Böyle bir başlığı görünce insanın aklına pek çok soru birden geliyor. Bizim bildiğimiz devlet bir tüzel kişiliktir. Canlı bir varlık olmadığı için de konuşamaz, dolayısıyle "tehlikedeyim" deme imkanı yoktur. Böyle olunca birileri, daha doğrusu kendilerini devletin yerine koyanlar Cindoruk'un kulağına böyle bir şey söylemiş ise o zaman birilerinin kim olduğunun da açıklanması gerekir. Aksi halde kendi kendine davetiye çıkarmış, arkasından da devletin kendisini göreve çağırdığını iddia ettiği gibi bir durum ortaya çıkar.
Her ne ise, Cindoruk kendisine göre bir mantık geliştirmiş ve bu mantık içinde siyasete dönüşünü izaha çalışıyor. Söylediklerinden anladığımıza göre de Cindoruk'un siyasete dönme gerekçesi tehlikede olan devleti kurtarmak. Nasıl olacaksa onu da yakında görürüz.
Peki böyle bir söylem gerçeği mi yansıtıyor? Doğru mu bu sözler?
Elbette herkesin kendisine göre bir yaklaşımı ve devlet anlayışı vardır. Belli ki bir siyasi partinin genel başkanlığına gelmiş olmasına ve bu arada merkez sağı da toparlamak gibi bir iddiası olan Cindoruk'un milletle fazlaca bir meselesi yok. Yani Cindoruk için önemli olan milletin sorunlarına çözüm bulmak değil sanal bir tehlikeden, belki de halkın seçtiklerinden devleti kurtarmak. Bir diğer ifade ile devletçilik yapmak. Yani Cindoruk önce devlet diyenlerden. İnsan olsa da olur olmasa da.
Pazar günü Esnaf ve Sanatkarlar Derneği (ESDER)'in genel kurulu vardı ve gösterilen sinevizyonda özellikle vurgulanan söz şuydu;
"Esnafı yaşat ki insan yaşasın,
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın."
Belli ki devletin tehlikede olduğunu düşünenler için insanın fazlaca önemi yok. Onlar için insan devlet için var, devlet insan için değil. Böyle olunca da gaipten gelen bir "tehlikedeyim" sözü devlete mal edilip emeklilik iptal edilerek göreve dönenler kendilerinin kutsal vazife ile vazifelendirildiklerini düşünebilir, bunu da mutlak doğru gibi millete sunabilirler. Onlar sunabilirler ama toplum bu dayatmayı kabullenir mi? Elbette bu sorunun cevabını zaman verecek. Ancak, girilen yolun, geliştirilen mantığın tehlikeli bir yolun açılmakta olduğunu gösterdiğini söylemek yanlış olmaz sanıyorum.
Cindoruk bir başka yerde de bakın neler söylüyor:
"AKP'ye gayrimeşru diyemem ama seçim onlara hükumeti idare etme hakkı verdi, devleti yeniden tarif etme hakkı değil. Devletin hakkını mahkemeler koruyor."
Seçilmişlerin tek görevleri hükumeti kurmak ve idare etmekse ve devletin yeniden tarifinin yapılması gibi bir hakları yoksa bu hak kimlere aittir? Cindoruk bu hakkı kendinde görüyor bu belli. Söyledikleri bunu gösteriyor. Acaba başka kimlerin devleti yeniden tarif etme yetkileri olduğunu düşünüyorsa bunu da açıklaması gerekmez mi?
Bu hak sadece halkın seçtiklerini ihtilal mahkemelerinde yargılayıp asanlara mı ait?
1960 darbesinin öncesini çok iyi hatırlıyorum. Benzer devletin tehlikede olduğu iddia ve söylemleri bazı üniversite hocaları, hukukçular, siyasiler gündemde tutarlardı. Yani darbeye zemin hazırlayan siviller sonunda Yassıada Mahkemelerinin kurulmasını sağlamış oldular. Devletin yeniden tarifi yapıldı, yeni Anayasa hazırlandı. Bu memlekette bugüne kadar siviller yeni bir anayasa yapamadılar. Yapılmak istendiğinde birileri devlet tehlikede diye ayağa kalktılar. İşin garip tarafı en çok demokrasi ve özgürlükten söz edenlerin arasından çıktı devletin tehlikeye düştüğü iddialarının sahipleri ve darbeye zemin hazırlayanlar..
Ne garip bir ülkede yaşıyoruz..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.