Baykal'ın yeni anayasa şartları
Baykal yeni anayasa yapmak için iki şart ileri sürmüş. Baykal bu iki şartı şöyle ifade ediyor:
“Yeni bir devlet kurarsın ya da ihtilal yapar idamı göze alırsın.”
Yeni Baykal’a göre yeni bir Anayasa yapabilmek için ya yeni bir devlet kurmak ya mevcudun darbe yoluyla yıkılması ya da ülkenin bölünmesi gerekiyor. Bir başka yol ise ülke işgale uğrayacak, işgalciler millet tarafından kovulacak. Yani yeni bir milli mücadele gerçekleştirilecek. Hemen belirteyim ki yeni bir anayasa yapmak için milletimiz bu ihtimallerin hiç birini bir daha yaşamasın. Elbette iş başa düşerse bu millet ülkesini ve bağımsızlığını korumak için her türlü sıkıntıyı göze alır, gereken mücadeleyi verir. Ancak, benim anlamakta zorluk çektiğim husus Baykal’ın bu milletin seçtiklerinin oluşturduğu Millet Meclisi’ne anayasa yapma yetkisini çok görüyor olmasıdır. Kendisi de bir vekil olarak nasıl oluyor da bu hakkı Meclis’e çok görüyor, anlaması mümkün değil. Böyle bir düşüncenin akla getirilmesi bile sağlıklı olmaz.
Yeni bir Anayasa yapmak için mevcudun yürürlükten kaldırılması mecburiyeti yoktur. Zaten mevcut Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesi mümkün değildir. Bu mümkün olmayışı sağlayan da darbecilerdir. Yani darbecilerin istedikleri bir anayasa yapma hakları vardır da Baykal’a göre mevcut anayasanın bazı maddelerini Meclis’in değiştirme yetkisi yoktur. Bunun anlamı darbelere meşruiyet kazandırmak değil midir? Darbelerin ardından oluşturulan Meclislere halkın seçtikleri ile oluşan Meclis’ten çok daha geniş yetkiler verilmesi ve bunun seçilmişler tarafından tescili anlamına gelmez mi?
Sanıyorum ülkemizin ve sistemin ana çelişkisini bu çarpık anlayış oluşturuyor. Darbeciler ellerindeki güç ile siyasi iktidarı devirecekler, ardından istedikleri gibi bir Anayasa yapacaklar ve bu yapılanlar seçilmiş vekiller tarafından tasdik edilecek, olağan karşılanacak. Olağan karşılamanın da ötesinde darbeciler Millet iradesinden daha üstün tutulacak. Böyle bir mantık demokrasi ve özgürlük kavramları ile kesinlikle birlikte düşünülemez.
İdamı ya da ölümü göze alarak darbe yapmış olmak yapılan işi hukuki kılar mı? Daha doğrusu Anayasa yapma yetkisinin sadece ülkeyi dış tehlikelere karşı millet tarafından verilmiş elindeki silah gücüne dayanarak yönetime el koyanlara vermek sağlıklı bir yaklaşım olabilir mi?
Belli ki Baykal’a göre hiçbir şekilde milletin darbecilerden hesap sorması söz konusu olamaz. çünkü onlar idamı göze alarak yönetimi ele geçirmişlerdir. İyi de bu dönem hala kapanmadı mı? Bu ülke hala sabah erken kalkanın yönetime el koyabileceği bir ülke mi? Darbeler sadece iktidara karşı mı yapılır? Darbeden muhalefet partileri de paylarına düşeni almazlar mı? Bir başka ifade ile darbe halkın iradesinin iptali anlamına gelmez mi?
Bu soruların cevabı düşünüldüğünde Baykal’ı bir sivil siyaset adamı olarak düşünmek gerçekten zorlaşıyor. Halbuki Baykal’ın bunun tam aksi bir pozisyonda olması gerekmez mi? Siyaset demokrasinin bir nimeti değil mi? Demokrasinin bir nimeti olan siyaseti ve siyasileri darbecilerden çok gerilere atmak, Millet Meclis’inin olması gereken bir yetkiyi darbecilere bırakmanın mantığı olabilir mi? Hele günümüzde hala darbecilerin ve yaptıkları Anayasaların demokratik bir sistem sonucu oluşmuş Meclis’in üzerinde bir konuma oturtan siyasilerin mevcudiyeti insana üzüntü veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.