Kimlik arayışına çıkanlar mı var?
Terör belasına çözüm bulmak için bir takım açılımlara hazırlanan iktidarın Baykal'ın ifadesiyle bu millete yeni bir kimlik arayışı içinde olduğunu sanmıyorum. Çünkü, buna gerek yoktur. Eğer vatandaşlık bağı ile oluşan kimlikten söz ediliyorsa buna da gerek yok. Çünkü günümüzde bir ülkenin mensubu olmanın yolu vatandaşlık bağından geçiyor. Sanıyorum bu noktada yaşanan sıkıntı milli kimlik tanımından kaynaklanıyor. Milli kimlik tanımını yorumlayanların bu kelimeye verdikleri anlamlar farklı olduğunda ister istemez herkes kendine göre farklı bir tarif yapıyor. Bana göre benim kimliğim hususunda bir şüphem yok. Ben Müslümanım ve Türk'üm... Bu tanımdan ne Türk oluşumu ne de Müslüman oluşumu feda ederim. Bu noktada, "Önce Türk mü yoksa Müslüman mısın?" sorusu da sadece soruyu soranın cahilliğini gösterir...
Kimlik bir kimsenin kendisini tarifi ile ilgilidir. Bir başkası da çıkar kimliğini tarif ederken ideolojik yaklaşımını öne çıkarır... Söz gelimi, ırkı ve dini mensubiyetini bir kenara iter "Sosyalistim" diye kendisini tarif eder. Ya da ırkı kimliğini öne çıkarabilir. Kısacası kimlik konusunda farklı yaklaşımlar olabilir. Ancak, ideolojik tarif millet tarifi içine girmez. Sadece fikri mensubiyeti ifade eder. En azından ben böyle düşünüyorum. Bu noktada "Millet olmanın şartı geçen yüzyılda olduğu gibi gene dil, din, ırk ülke birlikteliğini gerektirir mi?" sorusunun yeniden cevaplandırılması gerekir. Eğer geçen yüzyılın tarifi doğru kabul edilecekse ABD'yi bu tarifin neresine koyacağız? Demek istediğim o ki, ülkeden ülkeye ortaya çıkan farklılıklar kimlik tarifinde farkllık getirebilir. Vatandaşlık ise daha farklı bir tariftir. Sözgelimi bir Amerikalı kendisini İspanyol asıllı Amerikalı olarak tarif ederken bir başkası Polonya asıllı Amerikalı olarak tarif eder. Onları Amerikalı yapan vatandaşlık bağıdır.
Bu noktada bir hususu unutmamak gerekiyor. Batılılar kendi aralarında vatandaşlık bağını ön plana çıkarırlarken İslam dünyasına yönelik propaganda ve çalışmalarında ırki farklılıkları ön plana çıkarmışlardır. Böylece İslam dünyasını bölmenin yolunu açmışlardır. Özellikle İslam dünyasının en önemli gücü Osmanlı'yı bu yolla parçalamışlardır. Osmanlı da birleştirici unsur, üst kimlik İslamdı. Bu üst kimlik bir kenara itilince Osmanlı içindeki farklı uluslar kendi ırkı kimliklerinin peşine düşmüşler ve bilinen olaylar yaşanmış, İmparatorluktan geriyi bugünkü ülkemiz kalmıştır. Ne var ki, emperyalist güçler bundan da rahatsızdırlar. Sürekli olarak ırkı farklılıkları kaşıyarak kalan ülkemizi de ufalamanın peşindedirler. Bugün çözüm bulmaya çalıştığımız terör olayında da birleştirici unsur bir kenara bırakılarak ırkı unsurunun öne çıkarılması ve sürekli vurgulanması ülkemiz üzerine hesapları olan güçlerin işini kolaylaştıracaktır.
Ayrışmanın ve terörün önüne geçmede üst kimlik olarak İslam'ın bir kenara itilmesi, hatta dışlamaya yönelik gayretler işimizi zorlaştıracaktır... Teröre çözüm arayanlar bu nokta üzerinde de kafa yormalıdırlar. Sorunun kökenine inmeden, daha doğrusu terörün başımıza bela olmasının gerçek sebebi bulunmadan bulunacak tüm çözümler geçici olacaktır. Çünkü, toplumumuzdaki farklı unsurların birleştirici harcı İslam'dır. Bu harç görülmeden ve bilinmeden, emperyalist güçlerin telkinleri ile sonuca ulaşmak onlar istediği sürece sonuç verecek, onlar istemediği anda yeni problemler ortaya çıkacaktır. Hem ülkemizde hem de bölgemizde barış ve kardeşliğin yolu öncelikli olarak emperyalist güçlerin ülkemiz ve bölgemize uzanmış olanların ellerinin kırılması, ikincisi yüzyıllar boyu bizi bir arada tutan İslam'ı tariflerimizde ve çözüm arayışlarımızda unutmamaktan geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.