"İsrail depremde Türkiye'ye yardım etmişti"
Başa kakılan iyilik, iyilik değildir!
Türkiye'nin Kudüs Maslahatgüzarı İsrail Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak TRT'de yayına başlayan Ayrılık dizisinden büyük üzüntü duydukları belirtilmiş. Buraya kadar olan bölümde ters bir taraf yok.. Bizim bir sakınca görmediğimiz bir konuda bir başka ülke hassasiyet gösterebilir ve gerçekten üzüntü duyabilir. Ancak, Maslahatgüzarımıza söylenenler sadece duyulun üzüntünün ifadesinden ibaret değil. Maslahatgüzara "Dizide soğukkanlı, eli kanlı katiller olarak gösterilen İsrail askerlerinin bir kısmı 1999 depremi sonrasında Türkiye halkının yardımına koştu" denilerek yapılmış bir insani yardım başa kakılıyor. Haberi okuyunca aklıma ilk gelen Ömer Seyfettin'in "Diyet" hikayesi oldu. Ne yazık ki böylesine yapılan bir iyiliği ilk fırsatta bir millete hatırlatan anlayışa karşı Diyet hikayesinde olduğu gibi kolu kesip suratlarına fırlatma imkanı yok. Ancak, bundan sonrası için İsrail'in bu tavrı bir ders olmalı. Allah bir daha benzer felaketi yaşatmasın ama herhangi bir durumda İsrail'den gelebilecek yardım teklifi üzerinde hiç düşünmeye bile gerek duyulmadan reddedilmelidir. Çünkü, mert olmayanın yardımı hiç ummadık bir anda silah olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Bu arada İsrail Başbakan'ı Netanyahu'nun açıklamaları da dikkat çekicidir. TRT'de yayınlanmaya başlayan bir dizi dolayısıyla "Türk diplomasisinin yönü soru işareti" diyerek 1-2 yıl önceki Türk dış politikasına duyduğu özlemi dile getiriyor. Elbette Türk dış politikasının özlem duydukları günlerin seçilmişlerin devre dışı bırakıldığı, ilişkilerin doğrudan bazı bürokratlar aracılığı ile yürütüldüğü günler olmalıdır. O günleri tekrar hatırlatmaya gerek yok. Çünkü Hükumetin devre dışı bırakılarak bazı askerler tarafından İsrail ile ikili anlaşmaların imzalandığı günlerdi. O günlerin özlemini duymaları Türkiye açsından iyi bir gelişmedir. Ancak, bu gelişmenin ne kadar süreceğini zaman gösterecektir. Bu arada Netanyahu'nun Türk dış politikasında değişiklikle ilgili endişelerini dile getirirken, "Umuyoruz ki bu doğrultu, fanatikleri değil, barışı güçlendirme yönündedir" diyerek Türkiye'de fanatiklerin bulunduğunu ve bunların Yahudi karşıtı olduğunu ifade etmeye çalışıyor. Halbuki yeryüzünde Yahudiler ve özellikle de Siyonistlerden daha fanatik bir grubun bulunduğunu düşünmek mümkün değildir. Çünkü, bugün dünya üzerindeki en koyu katıksız din devleti İsrail'dir?
Aslında konumuz İsrail'in yönetim biçimi değil. Hiçbir ülkenin yönetim tarzına hakim olan zihniyet bizi fazlaca ilgilendirmez. Her toplumun kendi tercihi kendisini bağlar. Ancak, böylesine fanatik bir anlayışa sahip olanların bir televizyon dizisinin Türkiye'de fanatizme hizmet edeceğini söylemeleri düşündürücüdür, kendi maksat ve zihniyetlerini gizlemeye yöneliktir. İsrail'den yükselen tepkileri başka türlü nitelendirmek mümkün olmuyor.
BM Sadece İsrail'i kınayamadı, yanına HAMAS'ı da ekledi
BM İnsan Hakları Konseyi İsrail'in Aralık 2008'de Gazze'ye düzenlediği operasyonda savaş suçu işlediğine karar vermiş. Habere sadece bu boyutu ile baktığınızda ilk defa BM'den İsrail'e karşı ciddi bir karar çıktı diye düşünebilirsiniz. Çünkü, Gazze'de yürütülen sivillere yönelik katliam karşısında BM'nin hiç olmazsa bir kınama kararı alamaması zaten yitirmiş olduğu güvenilirliğine ciddi bir darbe daha vurmuş olacaktı. Bu bakımdan BM böyle bir karara kendisini mecbur hissetti. Ancak, tek başına İsrail'i kınamayı da göze alamadı yanına HAMAS'ı da ekledi. Peki HAMAS ne yaptı? Fosfor bombasını kullanan İsrail, sivilleri bilerek hedef alan, kısacası katliam yapan İsrail değil miydi? HAMAS savunma imkanı bile bulamadı. Buna rağmen İsrail savaş suçlusu ilan edilirken yanına HAMAS'ın da ilave edilmiş olması BM'nin tarafsız olmadığını, bu yaklaşımı ile barışa ve insanlığa hizmet edemeyeceğini göstermiştir. Özellikle de BM'nin İslam ülkelerinin haklarını koruma hususunda niyetinin olmadığını bu karar bir kez daha göstermiştir. Bu bakımdan İslam Dünyası en kısa zamanda kendi uluslararası örgütlerini kurmak mecburiyeti vardır. Bu mecburiyeti gösteren son bir not daha aktaralım. BM İnsan hakları Konseyi'nin aldığı İsrail'e karşı karar Güvenlik Konseyi'ne gönderilecektir. Buradan ise bir kararın çıkmasını beklemek hayaldir. ABD hemen veto hakkını kullanarak İsrail'i kurtaracaktır. Yani alınan ilk karar hiçbir sonuç vermiş olmayacktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.