Terörden beslenenler barış istemiyor
Varlıklarını teröre borçlu olanlar bir diğer ifade ile terörden beslenenler terörden kolay vazgeçmezler. Bu bakımdan terör örgütlerinin silah bırakarak barışa yönelmeleri için zorlanmaları gerekir. Bu zorlamanın çeşitli yolları vardır. Terör örgütlerinin ortaya çıkmasına, gelişip büyümesine katkıda bulananların bu katkıyı geri çekmelerinin sağlanması ilk başta gelir. Dünya üzerinde çeşitli ülkelerde geçmişte faaliyet göstermiş olanlar ile hala faaliyette olan terör örgütlerinin ilk oluşumuna içten çok dış destek söz konusudur. Hatta, terör örgütlerinin elde etmek için peşinden koştuklarını ileri sürdükleri birtakım istekleri bile dış kaşımalarla problem haline gelmiş ya da getirilmiştir. Bunun pek çok örneği vardır. Söz gelimi iki komşu ülke arasında birtakım problemler ve çatışma konuları mı var, söz komşu ülkeler bir araya gelerek meseleleri konuşup tartışarak halletmek yerine muhatap ülkedeki birtakım muhalif gruplara destek vererek, militanlar oluşturulması için eğitim ve silah desteği sağlarlar. Bu işi de çok gizli yapmazlar. Bir diğer ifade ile hangi terör örgütünün arkasında hangi ülke var, ne gibi destek sağlıyor tüm dünya bilir ama bu destekler resmi yollardan olmadığı için adeta olaya bilerek lades denmiş olur. Bu yolla düşman ülkeler birbirilerini içindeki terörle meşgul etmeyi tercih etmişlerdir. Böylece düşman ülke sadece meşgul edilmiş olmaz, can ve mal kaybı sebebiyle insanına akıtacağı desteği teröre ayırmak zorunda kalır. Olaya ülkemiz açısından bakıldığında 25 yıldan beri terör için harcanan paraların bir hesabı çıkartıldığında görülür ki, eğer terör olmasaydı ülkemizin iç ve dış borcu olmazdı. Kendi imkanları ile ayakları üzerinde durabilir, borç bulmak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmazdı.
Dünyanın neresinde bir çatışma noktası varsa orada resmi güçlerin dışında bir ya da birkaç da terör grupları oluşturulmuştur. Hatta emperyalist güçler pek çok ülkede oluşturdukları çeteleri resmi güçlere karşı bir alternatif haline getirmeye çalışarak bir takım şartları kabule zorlamak için kullanmışlardır, kullanmaktadırlar.
Meseleye ülkemiz açısından baktığımız PKK terör örgütünün ortaya çıkışında ve sonrasında zaman zaman hem komşu ülkelerden hem de bölge üzerinde hesapları olan ABD yandaşı emperyalist ülkelerden destek almıştır. Bu desteğin şu anda bile kesildiğini söylemek mümkün değildir. Terör sonucu resmi açıklamalara göre Mahmur'da sayıları 12 bin olarak ifade edilen bir göçmen kampı, Kandil Dağı'nda binlerle ifade edilen terörist grubu meydana gelmiştir. Diyebiliriz ki geçen zaman içinde Türkiye dışında terörle iç içe yeni nesiller oluşmuştur. Bu bakımdan militanların önemli bir bölümü için terör hayat tarzı haline gelmiştir. Bu militanlar barışa evet dediklerinde bile yeni hayata uyumlarını sağlayabilmek için rehabilitasyona tabi tutulmaları gerekir.
Dağlarda yaşamaya ve sürekli savaşmaya alışmış unsurlar bir de her şeye ve herkese kuşku ile bakarlar. Bu bakımdan ülkemizde başlatılmış olan açılım süreci zorlu bir yola girmek anlamına gelir. Terör örgütü içinde elbette herkes savaştan yana değildir. Onların içinde de azımsanmayacak sayıda barışın sağlanmasını isteyenler vardır. Ancak, onların kararı ile bir anda terörü sona erdirmek mümkün olmaz. Başlatılmış olan açılımın sonuç verebilmesi için içeride en azından siyasiler arasında bir mutabakat sağlanması gerekiyor. İktidar barış için adımlar atarken öbür taraf bu adımları ihanet olarak nitelendiriyorsa bilinmelidir ki barışın sağlanması mümkün olmaz. Fikir ayrılıkları olabilir ama bu farklılıklar terörün ekmeğine yağ sürmemeli. Farklılıklara rağmen tüm siyasi partiler terörün sona ermesinden yanadır. Mantıklı yaklaşım budur. Ama varlıklarını teröre borçlu olanlar ya da kendilerini böyle hissedenler varsa terörle mücadelede bunların samimi desteğini sağlamak kolay olmaz. Olmuyor da.. O zaman açılımdan sonuç alınabilmesi için öncelikli konu iknadır. Barışı sağlayacağız diye kesinlikle terörle mücadelede gevşeme olmamalıdır. Bunun yolu da eylemcilerin anında yakasına yapışmaktan geçiyor. Söz gelimi Reşadiye'deki hain saldırının sorumluları kuş olup uçmuş gibi yok olup gitmişlerdir. Önümüzdeki günlerde yakalanamadıkları takdirde eylemciler cesaret bulacaktır. Terörle mücadelenin tek yönlü olmadığını, yani birtakım demokratik taleplerin karşılanması ile terörün sona ereceğini sanmak mücadelede zaaf oluşturur. Yeri geldiğinde teröristlerin tepesine yumruğu indirmek buna karşılık barıştan yana olanlara da devletin şefkat elinin uzanması şarttır. Sadece şefkat gösterileri ile bu işi bitirmek mümkün olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.