Manşete bak, ne demek istediklerini anlarsın
Bazen köşe yazarları birbirlerini yandaş olmakla suçlarlar. Bu yandaşlık suçlaması genelde muhalefet yanlısı gazetelerdeki köşe yazarlarından iktidar yanlısı köşe yazarlarına yöneltilir. Aslında birbirlerine yandaşlık konusunda söyleyecek pek sözleri yoktur. Çünkü, herkesin tuttuğu bir taraf vardır. Ne var ki bazı yandaşlar kendi yandaşlıklarını gizlemek için rakip gördüklerini yandaş olarak suçlarlar. Ayrıca yandaş olmanın eleştiri konusu olmasının doğru olup olmadığının da tartışılması gerekir. Bana göre tarafsızlık söylemi sadece bir iddiadan ibarettir. Çünkü, tarafsızlık söz konusu değildir. Yandaşlığın sadece siyasi olmayacağı, ideolojik ve fikri yandaşlığın olacağı da düşünüldüğünde birilerinin ortaya çıkıp kendilerini "Tarafsız" diye pazarlamaya kalkışmaları gerçeği yansıtmaz. Beklide fikirsizliklerinin ilanı anlamına gelir. İsterseniz buna göz boyamada diyebiliriz. Belki hiçbir siyasi partiye ilgi duymayan, seçimlerde oy vermeye gitmeyen; bununla da kalmayıp hiçbir fikri ve ideolojik mensubiyeti olmayan kişinin tarafsızlığı söz konusu olabilir. Ama düşünen, bir fikri ve inancı olan kişinin tarafsız olduğunu söylemesi gerçeğe ters düşer. Bir siyasi partiyi tutarım, belli bir ideolojinin ve fikrin taraftarlığını yaparım ama buna rağmen olayları değerlendirirken tarafsız kalırım gibi bir iddia havada kalmaya mahkumdur. Çünkü tarafsızlık haklıya hakkını teslimde gerekir. Yoksa olayları ve dünyayı yorumlarken tarafsızlık söz konusu olamaz. Bir Alman'ın Türkiye'ye bakışında bir Türk'ün de Almanya'ya bakışında tarafsızlık nasıl olacaktır? Soruyu biraz daha açalım, Türkiye ile bazı komşu ülkeler arasında bir takım sorunlar vardır. Bu sorunların değerlendirmesinde her ülkenin mensuplarını ellerindeki bilgiler ve öğretilenler yönlendirir. Bunların hiçbir etkisinin olmayacağını düşünmek, buna rağmen insanların adaletin tecellisi uğruna çıkarlarını, fikir ve ideolojilerini bir kenara bırakabileceklerini düşünmek doğru olsaydı, emniyet güçlerine, yargıya ihtiyaç kalmazdı. İnsanoğlu yapısı gereği olayların yorumlanmasında birtakım etkilerin tesiri altındadır. Bunda daha önce belirttiğimiz gibi her türlü birikimi, mensubiyeti etkili olur. Eğer bunların hiçbir etkisi olmayacaksa niçin okullarda çocuklara bir şeyler öğretmeye, hatta bir takım şartlandırmalara ihtiyaç duyulur?
Bu izahın ardından üzerinde durmak istediğim esas konuya geçeyim...
Dünkü gazetelerin iktidar yanlısı olanlarının manşetini aylardan beri tartışılan ıslak imza oluşturuyordu. Buna göre ıslak imzanın Jandarma Kriminal Dairesi'nde yapılan inceleme sonucu Dursun Çiçek'e ait olduğu sonucuna varılmış. Buna karşılık iktidar karşıtı bilinen gazeteler ise olayı ya görmezden gelmeyi ya da birinci sayfalarından göstermemeyi tercih etmişlerdi. Halbuki her iki kesimde yer alan gazeteler ve bu gazetelerin köşe yazarları her fırsatta tarafsızlıklarını dile getirirler. Bir olayın bu kadar farklı bir şekilde veriliyor olması bile özellikle medyada tarafsızlığın söz konusu olmadığını, olmayacağını gösteriyor. Buna rağmen adalet gereği tarafsız olmaya çalışan gazeteci ve yazarlar yok mudur? Elbette vardır. Ancak, tarafsızlık çok sınırlı kalmaktadır. Bu bakımdan mutlak bir tarafsızlığın olamayacağı, peşinde koşmanın da bir anlamı olmadığını söylemek mümkündür. Ancak, tarafsız olmak ne kadar zor ise adil olmak da insan olmanın gereğidir ve bu hususta adalet dağıtanlarda bu tür tarafsızlık çok önemlidir. Meseleye bu açıdan baktığımızda yargı için bağımsızlıktan çok tarafsızlık daha önemlidir. Aksi halde adalet tevzi edilemez, yandaşlar, fikri ve siyasi mensubiyetler adalet dağıtımında ön plana çıkar. Yargının bağımsız olmasına hiçbir itirazım yok. Ancak, yargı bağımsızlığı, yargının tarafsızlığını teminat altına almıyorsa bunu sağlayacak yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var demektir. Bu ay sonuna doğru Meclis'e sevk edileceği belirtilen anayasa değişikliği ve yargı reformu bu yönde bir düzenleme getirmediği takdirde bilinmelidir ki sıkıntılar bitmeyecektir. Bağımsızlık zırhına bürünmüş yargı bugün toplumun bir kesimini rahatsız ederken yarın bir başka kesimi rahatsız edebilir.
Bu noktada medyanın adalet gereği tarafsızlığı büyük önem kazanıyor. Çünkü olayları topluma medya sunuyor. Genelliklede medya nasıl sunuyorsa toplum da olayları bu sunuşa göre algılıyor. Yukarıda da belirttiğim gibi köşe yazarlarının tarafsız olması belki beklenemez ama medya haberin sunumunda adil olabilir. Yani haberlerde çarpıtma, gizleme yoluna gitmeden olduğu gibi verebilirse yazarların yorumundan da kimsenin şikayeti olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.