Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Hâlâ İsrail dostluğundan söz edilebilir mi?

Hâlâ İsrail dostluğundan söz edilebilir mi?

Bunca yaptıklarına rağmen İsrail hâlâ Türkiye'nin dostuymuş!.. Benim ve benim gibi düşünenlerin değil elbette. Yetkililer günlerden beri her ağızlarını açışta, "İsrail dostunu kaybediyor" ya da " İsrail bir dostunu kaybetmek üzere" diyorlar. Kusura bakmasınlar ama ben bu dostluğun ne menem bir şey olduğunu anlayamadım.

Gerçekten son gemi saldırısı olmadan da İsrail bizim dostumuz muydu? Ya da bugün kaybedilmek üzere olan dostluktan söz edenler İsrail'i dost mu kabul ediyorlardı? Çünkü, daha önce dost kabul edeceksiniz ki bugün o dostluğun kaybedilmesinden söz edilebilsin...

Bu işin bir boyutu.

Diğer boyutu ise; Söyler misiniz Allah aşkına, Türkiye'nin dostluğunu kaybetmek için İsrail daha ne yapsın? Ne yaparsa dostluğunuzu kaybeder? Dokuz kardeşimizi vahşice katlettiler. Hem de uluslararası sularda gemilere baskın yaparak. Aslında böyle bir saldırı Türkiye'ye savaş ilanı demektir. Bu gözü dönmüş caniler 19 yaşındaki Furkan'ı göğsünden vurulmuş acı ile kıvranırken bir metre mesafeden kafasına 4 kurşun sıkarak katlediyorlar. Vahşetin bundan ileri boyutu olabilir mi? Bir meslektaşımızı fotoğraf çekerken alnından vurmaktan çekinmiyorlar. Kısacası saldırı iyice incelendiğinde Türkiye ve Türklere karşı korkunç bir kin ve öfkeyi görürsünüz. Böylesine kinle dolu insanlarla nasıl dost olunabilir, bırakın dost olmayı dostluktan nasıl söz edilebilir. Bu katillere hâlâ dostluk elini uzatabilmek vahşete prim vermek değil midir?

Bizim bildiğimiz dostluk kardeşlik gibi bir duygudur. Dost dostundan kötülük beklemez, çünkü dosttan dosta bir kötülük gelmez. Gelmemesi gerekir. Eğer geliyorsa ortada dostluk yok demektir. Dostluk ile çıkar hesabı da kesinlikle bir araya gelemez.

Dediğim gibi dostluk kavramının içi bizim bildiğimizden farklı bir şekilde söz gelimi diplomasi falan gibi birtakım bahanelerle farklı doldurulmuş ve biz anlamakta güçlük çekiyorsak o başka.Yoksa ortada dostluktan iz bile yoktur. Kalmamıştır demiyorum. Çünkü, İsrail Türkiye'yi kesinlikle dost olarak görmedi ve kabul etmedi. Sadece birtakım hesaplar uğruna dostmuş gibi bir yaklaşım sergiledi. Şimdiye kadar sergilenen dostluk gösterilerinin de sahte olduğu daha gemi baskınına gelmeden çok önce çeşitli defalar ortaya konuldu. Aynı durum ABD için de geçerlidir. Türkiye'yi yönetenlerin her ağızlarını açtıklarında ABD'yi stratejik müttefik olarak nitelendirmeleri ile ABD'nin Türkiye'ye yaklaşımı çok farklıdır. Bu arada Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nda İsrail'i kınayan ve uluslararası araştırma komisyonu kurulmasını öneren tasarıya ABD ile birlikte İtalya'nın da hayır oyu verdiğini düşündüğümüzde artık dost ve düşmanımızı, dostluk ölçülerimizi yeniden belirlemek durumundayız. Bunca olaydan sonra hâlâ bazı yöneticilerin İsrail'e dostluk eli uzatmakta ısrar etmeleri toplumu üzer. Kendi adlarına kimi dost kabul ediyorlarsa edebilirler ama ülkenin yönetiminde olanların söyledikleri sözün temsil ettikleri toplumu da kuşattığını unutmamaları gerekir.

Vahşetin ardından yöneticilerin hâlâ sözlerinin arasında dostluk kelimesinin geçmesi ister istemez "Ne yani... İsrail dostluğumuzu kaybetmek için daha kaç insanımızı katletmeli ve yaralamalı ya da neler yapmalı?" sorusu akla gelir. Bu soruya da bugünkü şartlarda makul bir cevap vermek mümkün olmaz.
Son cinayetlerin arkasından İsrail ve onun kınanmasını istemeyen ABD ve İtalya'yı milletin gözüne bakarak dost olarak nitelendirmek toplumda tepkiye yol açıyor. Çevremdeki insanların hemen hepsi "Daha ne dostluğundan söz ediliyor?" diye soruyor.

Kaldı ki İsrail'den dost olmaz. Biraz tarih bilgisi olan herkes bunu bilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi