Çözüm yargıyı hızlandırmaktır
Gerek mahalli mahkemelerde gerek yüksek yargıda iş yoğunluğu sebebiyle davaların sonuçlandırılması uzun zaman alıyor. Bu ise ister istemez çeşitli sorunları da birlikte getiriyor. Öncelikli olarak şimdiye kadar sıkça zaman aşımından 10 binlerle ifade edilen davanın düşmesi gündeme geldi. Bu ise yargılamanın sonuçlanamaması anlamına geliyor. Bir diğer ifade ile zanlının suçlu ya da suçsuz olduğuna yargı tarafından karar verilmesine imkan kalmadan dosyanın kalkması sonucunu doğuruyor. Netice olarak suçlu cezasını bulmazken mağdurların da hakkı aranamamış oluyor.
Neticede bir yandan yargıda dosyalar birikmeye devam ederken öbür yandan ceza ve tutukevleri doluyor, mevcut ceza ve tutukevleri yetmez hale geliyor. Yenilerinin yapımına da devlet yetişemiyor. Kısacası yargı, adalet dağıtamaz bir konuma düşüyor. Adalet mülkün temeli olma vasfını yitiriyor.
Yapılması gerekenler sanıyorum öncelikli olarak yargı kadrolarının acilen takviye edilmesidir. Hakim ve savcı sayısının yeter düzeye getirilmesi öncelikli sorun olmaktadır. Bu arada yargılamada gerekli mekanların sağlanması da şart görünüyor.
Mahkemelerde dava sayısının çokluğu sebebiyle oluşan yığılma ister istemez hem yargı mensupları hem de toplum tarafından eleştiri konusu oluyor. Bu arada gündeme gelen bir başka konu da tutukluluk sürelerinin gereğinden fazla uzamasıydı. Yani insanların suçlu ya da suçsuz olduğuna mahkemeler karar vermeden tutukevlerinde uzun yıllar tutulmasının başka bir haksızlığı gündeme getirdiği belirtiliyordu. Çünkü içeride yıllarca tutulduktan sonra bir zanlının beraat etmesi ister istemez adaletin tecellisi değil bir haksız uygulamayı gündeme getiriyordu. Bu hususta yıllardan beri özellikle bazı suçlarda zanlılar daha ilk duruşmada tutuklanıp cezaevine gönderiliyor, yargılama da devam ediyordu. Aslında mevcut yasalar çerçevesinde yapılması gereken de buydu. Ne var ki bu uygulama özellikle Ergenekon davaları sebebiyle yoğun eleştiriye uğradı. Bazı zanlıların gereksiz yere tutuklandıkları, tutuksuz olarak da yargılamanın devam edebileceği belirtildi. Bu eleştirileri bazı zanlılar açısından haksız bulmak da mümkün değildi. Ancak, bunun çözümü 5 yaşındaki çocuğa tecavüz edip öldürmüş bir zanlının da belli bir süre sonra tahliye edilmesi olmamalıydı.
Bu tür eleştirilerin sürüp gittiği bir ortamda Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda yapılan bir değişiklik ile muhakemeleri belli bir süreyi aşan zanlıların tahliyesini gündeme getirdi. Bu durum ister istemez bir başka tartışmayı da beraberinde gündemimize taşıdı... Diyebiliriz ki uzun süreli tutukluluğa son vererek bir haksızlığa son verilmesi istenirken bu defa kamu vicdanının almadığı bazı sonuçlar söz konusu olmaya başladı.
Yapılan değişikliğe göre Ağır Ceza Mahkemeleri'nde yargılananların en çok 5 yılda tahliyesi öngörülüyor. Buna karşılık ağır cezalarda genellikle yargılamalar 5 yıldan fazla sürüyor. Mahkemelerin iş yoğunluğunun yanında Adli Tıp'tan rapor alınması gereken cinayet, yaralama ve cinsel saldırı suçlarında süre daha da uzayabiliyor. Bu arada özellikle cinsel saldırı suçlarında mağdurun ruh sağlığının bozulup bozulmadığına dair Adli Tıp'tan verilecek rapor için daha uzun sürelere ihtiyaç oluyor. Netice itibariyle uzun süre yargılamalar sebebiyle zanlıların haksızlığa uğramasını engellemek niyetiyle çıkartılmış bir yasa değişikliği cinayet ve cinsel suçların sanıklarının tahliyesini sağlaması gibi bir sonuç doğurabilecek. Böyle bir durum ise sanıyorum toplum tarafından kabul edilemez, adalet ölçülerine de uymaz.
Bu bakımdan yargıdaki iş yoğunluğu sebebiyle bir takım haksız uygulamalardan kurtulmanın yolu öyle belli bir süre tutukluluktan sonra tahliyeden değil yargının iş yükünün azaltılması ve Adli Tıp kadrolarının ve imkanlarının yeterli seviyeye çıkartılmasından geçiyor. Aksi halde bir haksızlığı engelleyelim derken başka haksızlıklar gündeme gelecektir.
Elbette tutukluluk süresinin sınırlandırılması ve yargılaması sona ermese de zanlının tutukluluk haline son verilmesi yargılamanın sona ermesi anlamına gelmiyor. Ancak o zamanda yıllardan beri yaşanmakta olan zaman aşımı gündeme geliyor. Her durumda da adalet tam olarak tecelli edememiş oluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.