Kolay vize ve fişi çekmek
İki haber aynı gün gazetelerde yan yana yer aldı. İkisi de Avrupa Birliği (AB) ile ilgiliydi. İlk haberde Başmüzakereci Egemen Bağış'ın, "Türkiye'yi vazgeçirmek için çok çaba harcandı. Fişi çeken biz olmayız. Bu zevki Avrupalılara bırakırız" şeklindeki sözleriydi. Belli ki Bağış AB üyeliği konusunda giderek ümidini yitirmiş, istenmediğimizin artık gizlenecek bir yanı kalmadığını görmüş olacak ki, "Fişi siz çekin" diyor. Bu fiş çekmenin elbette yaşama son veren fiş çekme ile bir ilgisi yok. Maksat da bu değil. Ancak, kötü bir benzetme olmuş. Çünkü, bu sözler AB eğer sizi almıyoruz deyip kapısından kovacak olursa bununla ülkemiz açısından hastanın fişi çekilmesi arasında bir benzerlik olamaz. Çünkü, Türkiye'den çok AB'nin bize ihtiyacı vardır. Ağır koma halinde olan Türkiye değil AB'dir. En azından bizim düşüncemiz budur. Çünkü, hayatından ümit kesilmiş, daha fazla acı çekmesi istenmeyen hastaların fişi çekilerek ölüm gerçekleşmiş olur. Türkiye ne ağır koma halindedir, ne de fişe bağlı olarak yaşamaktadır. Kaldı ki böyle bile olsa fişimizin çekilmesine niçin biz karar vermeyelim de bu kararı başkalarına bırakalım.
Ne ise maksadım Bağış'ı eleştirmek değil. Ancak, belli mevkilerde bulunanlar söyleyecekleri her sözü tartarak söylemek durumundadırlar. Bu ülke iradesiz değildir ve kendisi hakkında bir kararın verilmesini tamamen başkalarına bırakamaz.
Yine Avrupa Birliği (AB) ile ilgili ikinci haber ise gazetelerde genellikle "AB ile kolay vize anlaşması tamam" bazılarında ise gelişme "AB'ye vizesiz giriş için ilk adım atıldı" şeklinde yer aldı. Halbuki anlaşma 24 Şubat'ta imzalanacak. Ayrıca vizenin kaldırılması değil, bazı meslek mensuplarına vizenin kolaylaştırılması söz konusu. Kolaylığın şeklini de AB ülkeleri belirleyecek. Elbette anlaşmanın imzalanacağı güne kadar bir başka gelişme olmazsa. Kaldı ki AB'nin vize kolaylığı üç şarta bağlanmış.
Bu şartları şöyle sıralanıyor:
- Türkiye sınırlarından AB ülkelerine giden göçmenlerin iadesini kabul etti. Yani geri kabul anlaşmasının onayı.
- Bio-metrik pasaportların çıkartılması.
- Entegre sınır yönetimi. Sınırların iyi korunması.
Söz konusu maddelerin üçü de iç işlerimize müdahale niteliğinde olması ayrı bir konu olmakla birlikte AB ülkelerine giden kaçakların Türkiye'den gittiklerine kim neye göre karar verecek? Türkiye'den AB ülkelerine kaçak olarak gidenlerden ülkemizin haberi varda teşvik ediyor değil ki... Kaldı ki ülkemiz kaçak göçmenler konusunda AB ülkelerin çoğundan daha ciddi bir mücadele içindedir. Sık sık kaçak göçmen taşıyan tekneler yakalanıyor ve yakalanan göçmenler kamplarda barındırılarak hedefledikleri ülkelere gitmelerine mani olunmaktadır. Böyle olunca da herhangi bir AB ülkesi yüzlerce kaçak göçmeni, "Bunlar ülkemize Türkiye'den geldi. Geri gönderiyorum" derse Türkiye bu durumla nasıl başa çıkacaktır? Hem de birliğe kabul edilmediği halde. Zaten üye olmadan Gümrük Birliği'ne girmiş olmamız ülkemiz açısından ciddi problem oluşturmuştu.
Elbette imzalanacak anlaşmada tüm bu soruların cevabı bulunacaktır, bulunması gerekir.
Avrupa Birliği'ne üyelik için baş vurmuş bir ülkeye birliğin bazı şartlar ileri sürmesi normal kabul edilebilir. Ancak, benzer şartların şu anda üyeliğe kabul edilmiş ülkelerin çoğundan istenmediği, hatta üye adaylarından da böyle bir talep de bulunulmadığı düşünülecek olursa Sayın Bağış'ın AB'nin fişimizi çekmesini beklemesinin ne anlamı olabilir. Acaba fişimiz çekildi de farkında mı değiliz?
Yani fişimizin çekilmesini istemek ile şartlı kolay vize haberinin yan yana gelmiş olması nasıl bir tesadüftür dersiniz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.