Çifte standart ve samimiyetsizlik
Adalet her zaman ve herkese gereklidir. Adaletin olmadığı yerde huzur ve güven olmaz. Özellikle de halkın devlete güveni sarsılır. Ortada bir hak varsa bu her zeminde ve şartta hakkı olana verilmelidir. Yanlışlıkla da olsa bir hakkın ihlali söz konusu ise hak ve hukuka samimi olarak sahip çıkanlar her şartta savunucu olmak durumundadırlar. Yanlışlıkla da olsa diyorum çünkü yargıçlarda insandır ve hata yapabilirler. Ancak, ülkemizde ne yazık ki bazı yargı kararlarında hatadan çok siyasi ve ideolojik mensubiyetler zaman zaman etkili olabilmektedir. En azından toplumun bir kesimi bu duyguya kapılmaktadır. Çünkü verilen kararlarla böyle bir duyguya zemin hazırlanmaktadır. Bu duyguyu medyamızın ve bazı siyasilerimizin zaman ve zemine, hatta haksızlığa uğrayanların siyasi ve ideolojik mensubiyetlerine göre farklı tavır sergiliyor, bir diğer ifade ile çifte standart uyguluyor olmaları körüklemektedir. Hatta bir adım daha ileri giderek sergilenen tavrı samimiyetsizlik olarak nitelendirmek de yanlış olmaz.
Sözünü ettiğimiz çifte standart uygulamasına medyamızda oldukça sık rastlamak mümkündür. Çünkü, medyada hakim olan zihniyet hakkın teslimi, adaletin tecellisinden çok savunduğu siyasi parti ya da ideolojinin mensuplarının her durumda haklı görülmeleri, adaletin onların lehine tecelli etmesinden yanadır. Böyle olunca da ülkemizde haksızlıklar giderek yaygınlaşmakta, haklı olmak anlamını yitirmektedir.
Sözü uzatmadan esas konuya dönmek istiyorum. Bilindiği gibi pazartesi günü Yüksek Seçim Kurulu(YSK) 12 bağımsız adayın adaylıklarının iptal edildiğini açıkladı. Bunun gerekçesini de kamuoyu ile paylaştı. Elbette olayı sadece yasalar çerçevesinde mütalaa etmek eksik kalır. Hatta diyebiliriz ki bu kararın siyasi ve sosyal boyutu daha ağırlıklıdır. Bunu söylerken siyaset gereği yasaların askıya alınabileceğini ya da zorlama yorumlarla çekiştirilebileceğini savunuyor değilim. Yazımın başında da belirttiğim gibi yasalar her zeminde ve herkese aynı şekilde uygulanmalıdır. Kişiden kişiye farklı yorumlar ve kararlar ortaya çıkmamalıdır. YSK'nın son kararının siyasi ve sosyal boyutunun ağırlıklı olduğunu söylerken seçim sonuçlarının bile tartışmalı hale gelebileceğine, daha ilk günden olayların yaygınlık kazanmasına dikkat çekmeye çalışıyorum. Kaldı ki YSK'nın 12 adayın adaylığını eski yasaya göre iptal ettiği ileri sürülüyor ve bu iddialar karşısında YSK'dan yapılan açıklamada gerekli belgeleri getirdikleri takdirde alınan kararın düzeltilebileceği belirtildi. Verilen karardan karar verenlerinde emin olmadıkları görülüyor. Halbuki YSK'nın kararlarının kesin olduğunu biliyoruz. Bunu Avrupa'daki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki temsilciliklerimizde oy verebilmeleri ile ilgili talebe verilen cevap dolayısıyla de gördük. Kararların kesin olduğu, değiştirilmesinin mümkün olmayacağı dile getirilmişti.
Hem de Dışişleri Bakanlığı'nın vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde oy kullanmalarını emniyet içinde sağlayacak düzenlemeleri yapma imkanları olduğu açıklamasına rağmen... Hemen belirtelim ki YSK'nın aldığı tüm kararlar genellikle seçimlere dönük olduğu için kararların siyasi ve sosyal boyutu da vardır. Çünkü, yapılacak seçimleri ve sonuçlarını tartışmalı hale getirebilirler.
Bu noktada rahmetli Erbakan Hoca'nın Konya'dan, Şevket Kazan'ın Bilecik'ten 2007 seçimlerinde bağımsız adaylıklarının Yüksek Seçim Kurulu tarafından siyasi yasaklılıkları devam ediyor gerekçesi ile reddedilmiş olmasını hatırlatmak istiyorum. O zaman nedense alınan kararın anayasa ve yasalara aykırı olduğu ne siyasiler arasında ne de medyada birkaç kişi hariç kimsenin aklına gelmemişti. Hatta, gizli bir memnuniyet havası esmişti. Çünkü, siyasi yasaklılık kişilerin bir partiye üye ve yönetici olamayacakları şeklinde anayasada yerini bulurken bağımsız adaylığın engellemenin gerekçesi haline getirilmişti. Bir hak ihlal edilmiş, kısacası olmayan bir kısıtlama uygulanmıştı. O zaman bu olay karşısında sessiz kalarak hakkın tecellisinden yana tavır koymayanların bugün bir anda hakkı ve hukuku hatırlamış olmaları dikkat çekici değil midir?
Hemen belirteyim ki dün Erbakan Hoca ve Şevket Kazan'ın bağımsız adaylığı nasıl engellenmişse bugün de söz konusu 12 bağımsızın adaylığı engelleniversin, bunda ne var demiyorum. Bugünkü kararı da dünkü kararı da yanlış buluyorum. Yapmaya çalıştığım medyamızda ve siyasiler arasındaki çifte standardın, samimiyetsizliğin, ikiyüzlüğün nasıl bir yaygınlık kazandığına, olayın adeta samimiyetsizlik yarışına döndüğüne dikkat çekmekten ibarettir.
Dileğim bu tür bir takım keyfi yasaklardan kurtulmuş bir Türkiye'ye bir an evvel hep birlikte ulaşmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.