Ölümcül kuş ya da insansız uçaklar
ABD işgal ettiği ya da işgal etmek için harekat başlattığı ülkelerde çoğu zaman 'Ölümcül kuş' olarak nitelendirilen insansız uçakları devreye sokuyor. Bu uçaklar geçmişte Irak'ta kullanıldı, Yemen'de 2002'den beri kullanılıyor. Yani Yemen'de son aylarda başlayan çatışmalar durduk yerde çıkmış değil. ABD destekli bir ayaklanma olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ardından bu "Ölümcül kuş'lar Afganistan'da ortaya çıktı. Ne var ki aynı uçaklar son yıllarda Pakistan'a karşı da kullanılıyor ve ciddi sivil can kayıplarına yol açıyor. Kimse de çıkıp ABD ile Pakistan arasında ilan edilmiş bir savaş ya da gerilim hali olmadığı halde bu insansız uçakların sık sık Afganistan üzerinden Pakistan'a yöneltilmesi ve sivil hedefleri vurması ne anlama geliyor? diye sormuyor. Kim bilir belki de sorması gerekenler korku belası soramıyorlar. Çünkü, bir yerde eşkiya hükümran olmuşsa orada eşkiyadan başkasının sesi pek çıkmaz. Böyle olunca da bizim bir halk deyimimizde olduğu gibi eşkıya köpeksiz köyde değneksiz geziyor. Bu noktada Afganistan üzerinden Pakistan'a yönelik insansız uçaklarla saldırıların boyutlarına dikkat çekmek istiyorum. İnsansız savaş uçakları 2004'ten beri Pakistan'a yönelik saldırılarda kullanılıyor. Bu uçaklarla öldürülen insan sayısı 2315'e yükselmiş durumda. Yanlış okumadınız insansız uçaklarla katledilen sivil Pakistanlı sayısı 'ikibinüçyüzonbeş'e ulaşmış durumda. Bu bir savaş hali değil midir? Bu saldırılar karşısında Pakistan'ın ayağa kalkması gerekmez mi? Elbette bu saldırılara kendine göre bir gerekçe bulmuş ABD yönetimi. Bu gerekçe ise militanların vurulduğu. Yalan ki ne yalan. Pakistan kaynakları ise vurulanların tamamına yakınının siviller olduğunu söylüyor. Bu bakımdan vurana değil vurulana inanmak daha gerçekçi olur. Çünkü canı yanan vurulan.
Haberlere göre şimdi de ABD insansız bombardıman uçakları ile Libya'da ortaya çıkıyormuş. Haberin detayında NATO'nun Libya'da komutayı üstlenmesi ile savaş uçaklarını çeken ABD şimdi de insansız uçaklarla geri dönecekmiş. Aslında haber değil sanki masal içinde masal anlatılıyor. Güya NATO devreye girene kadar Libya üzerinde uçuş yapan ve pek çok hedefi vuran ABD, savaş uçaklarını NATO'nun devreye girmesi ile geri çekmiş. Hani kaba bir sözdür: Yersen... Sanki Libya'yı Fransız, İngiliz ve İtalyan uçaklarının vurmaya devam etmesi onları hiç ilgilendirmiyormuş gibi bir anlatım tarzı. Bu arada akla niçin işin başında değil de şimdi insansız uçakların Libya'da konuşlandırılmasına ABD Başkanı onay verdi? sorusu geliyor. Güya Libya'ya yönelik operasyon kısa bir süre için planlanmış ama hesaplar şaşmış, giderek operasyon güçleri Libya'da batağa saplanıyorlarmış, bunun için ABD bu defa insansız uçaklarla devreye girmeye hazırlanıyormuş. Öyle ya can kaybı olmasında mal kaybı olursa olsun. Nasıl olsa zararlarının işgalin arkasından Libya petrollerini paylaşarak birkaç misli ile geri alacaklardır.
Savaşın çıkmaza girdiği gibi açıklamalarda müttefik güçlerin saldırılarını artırdıkları, bu arada sivillerin de istemeden vurulduğu gibi iddialarla dünya kamuoyu aldatılmaya devam ediliyor. Libya'da savaşın giderek çıkmaza girdiği doğrudur. Ummadıkları bir direnişle karşılaşınca olayı Kaddafi muhaliflerine destek vermenin ötesine taşıyarak katliama yönelmeleri bunu yaparken de insansız savaş uçaklarından yararlanmaları sanıyorum işin geldiği noktayı göstermektedir.
Lafı uzatmanın anlamı yok. İslam coğrafyasındaki tüm çatışmaları, terör olaylarını sadece diktatörlerden kurtulma ve demokratikleşme hareketi olarak nitelendirmek gerçekçi olmaz. Kaldı ki demokratikleşme hareketlerinin dış saldırılar, işgal ve katliamlarla netice alacağını düşünmekte söylenen ile yapılan arasındaki çelişkiyi ortaya koyar. Bir ülkenin rejiminin nasıl olacağına sadece o ülkenin insanı karar verebilir, karar vermelidir. Başkalarının lütfu ile elde edilen özgürlük ve demokrasi sahte bir görüntüden başka sonuç vermez. Olaya başka açıdan da bakılabilir. Bir ülkede demokratikleşme çabaları sadece asker-sivil bürokratlar tarafından topluma bir lütuf gibi verilmiş ise bilinmelidir ki o demokrasi ve özgürlüklerin sınırını da verenlerin çizme hakkı olur. Ülkemizde eğer demokrasi bugüne kadar tüm kurum ve kuralları ile hayata geçirilememişse "Cumhuriyeti biz kurduk biz koruyacağız. Demokrasiyi biz getirdik, sınırlarını da biz belirleriz" deme hakkını kendilerinde görenler sebebiyledir. Demokratikleşme bir ülkenin iç dinamikleri ile olurken böyle bir sonuç veriyorsa dış müdahalelerle bir ülkenin demokrasi ve özgürlüklere kavuşacağını sanmak çok daha aldatıcı ve gerçek dışıdır. Dış destekle elde edilen özgürlükler hem çok daha fazla hayata mal oluyor hem de sistem değişikliğinin ardından ülke halkı serinkanlılıkla düşünmeye başladığında ülke zenginliklerinin tümünü kaybettiğinin farkına varıyor. Zenginliğini kaybediyor fakir toplum haline geliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.