NATO göz yummuyor, öldürüyor
Libya'da savaştan kaçan mültecilerden 72'sinin Akdeniz'de NATO tarafından ölüme terk edildiği haberleri sanıyorum insanlıktan külliyen uzaklaşmamış herkesi derinden üzmüş, isyan noktasına getirmiştir. Haber gazetelerde genellikle, "İnsanlık Akdeniz'de öldü" ya da "NATO ölüme göz yumdu" benzeri başlıklar altında yer aldı. Elbette haberin heyecanı içinde bir takım başlıklar akla gelmiş editörlerde olayın günlük akışına takılıp kalmış olabilirler. Ancak, hemen belirtelim ki insanlık ilk defa Akdeniz'de ölmüş değildir.
İnsanlık Japonya'ya atom bombası atıldığında da ölmüştü. Daha doğrusu insanlığını yitirmiş olanların bir eylemi idi. Vietnam'da yaşananların biraz olsun hatırlanması da insanlığın yıllar öncede öldüğünü gösterir. İnsanlık Bosna'da, Çeçenistan'da, Irak'ta, Filistin'de, Afganistan'da, hatta insansız uçaklarla 2345 kişinin ölümüne yol açılırken Pakistan'da da ölmüştü. Bu bakımdan Akdeniz'de yaşananlar ölen ya da unutulan insanlığın son halkasının marifetlerini oluşturuyor.
Bu noktada insanlığın yitirilmesinin sebepleri araştırılacak olursa belki bu tür gelişmelerin biraz olsun önü alınabilir. Bu yapılmaz da kitlelerin insanlığını yitirmesine zemin hazırlayan madde medeniyeti insanlığa hâlâ bir kurtuluş gibi takdim edilmesi devam edecek olursa bilinmelidir ki bu olaylar giderek daha da şiddetlenecek, çılgınlıklar birbirini izleyecektir.
Bu arada Akdeniz'de açlıktan ölen mültecilerle ilgili haberlerin "NATO'nun ölüme göz yumması" şeklinde değerlendirmesi elbette yanlış değildir. Hem de güya Libya'ya sivilleri saldırılardan kurtarmak iddiası ile müdahale kararı alan NATO'nun saldırılardan kurtulmak için ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanların Akdeniz'in ortasında ölüme terk edilmesi, yardımlarına koşulmaması ister istemez NATO'nun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğunu gündeme getirmiştir/getirmelidir. Bu değerlendirmeyi kimlerin yapması gerekir, böyle bir değerlendirme yapılacak mıdır? Eğer yapılacak olursa NATO'nun sadece çağdaş sömürgecilere hizmet ettiğini, masumların haklarının korunması gibi bir derdi olmadığı gerçeği ile yüzleşebilinecekler midir? Eğer yüzleşecek olurlarsa hãlâ NATO'nun üyesi olmayı sürdürmekte bir beis görmeyecekler midir? Tüm bu sorular ciddi olarak cevaplandırılmalıdır. Aksi halde NATO'ya yönelik bir takım eleştiriler insanlığı kesinlikle kurtarmaz. Kaybolan insanlığı yeniden yakalama imkanı vermez.
Elbette işin bir de bizimle doğrudan ilgili boyutu var. Hatırlanacağı gibi Libya'daki olayların daha başlangıcında NATO'nun müdahale etmesi fikri ortaya atılmış ve buna Türkiye, "NATO'nun Libya'da işi olamaz" diyerek tepki göstermiş bizler de sevinmiştik. Ne var ki bu tavır çok kısa sürdü... NATO'nun Libya'ya müdahalesi onaylandı. Bu noktada bazıları çıkıp engellemek mümkün müydü? diye bir soru yöneltebilirler. Ben de böyle düşünenlere engellemek için eldeki tüm imkanlar kullanıldı mı? diye sorarım.
Hemen belirteyim ki Akdeniz'de yaşanan insanlık dramını iç politika malzemesi yapmak gibi bir niyetim yok. Niyetim sadece oluşturulmuş dünya düzeninin kesinlikle mazlumdan yana olmadığını artık hepimizin görmesi gerektiğine vurgu yapmak. Oluşturulmuş dünya düzeni ve tüm uluslararası kuruluşlar sadece çağdaş sömürgecilerin işine yarıyor, bununla da kalınmıyor saldırılarına, katliamlarına uluslararası hukuk açısından kılıf uyduruluyor. Bu bakımdan dünyanın yeni bir düzene kavuşturulması, bunun dert edinilmesi, gece gündüz bunun için çalışılması gerekiyor. Bunu da kesinlikle maddeye tapanların oluşturduğu medeniyetin mensuplarına bırakmak söz konusu olamaz. Çünkü, onlar yeniden düzenlemeye kalkışsalar da yapacakları farklı bir şey yoktur. Bu yeni düzenlemenin insanı merkez alan, insanı sadece et ve kemikten, ihtiyaçlarını da yemek, içmek ve cinsellikten ibaret saymayan mana medeniyetinin mensuplarının yeniden ayağa kalkmaları ve yeni dünya düzenini bunların oluşturması gerekiyor.
Bazılarının acıdan zevk almaya alışmış bir tavırla, "Bu söylediğini gerçekleştirmek mümkün mü?" diye sorduklarını duyar gibiyim. Elbette mümkün. Bunun için öncelikli olarak yapılması gereken hususunda anlaşmak, ayağa kalkmak gerekiyor. Zaman zaman ifade ettiğim gibi kölelikten acı duymak, uyuşturulmuşluktan kurtulmak, bizim yeniden biz olmamız gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.