Hocam!. Şu seçim kampanyasında seni daha çok arıyor ve özlüyoruz
Seçim kampanyası boyunca meydanlarda boy gösteren parti genel başkanlarının üslubunu acıyla, üzüntüyle izliyor, düşen seviye karşısında "Allah'ım biz buna mı layıkız?" diye düşünmeden edemiyorum. Elbette hemen seni hatırlıyor, özlemle aradığımı hissediyorum. Biliyorum Ahirete intikal eden geri gelmez... Bu yüzden de içim yanıyor, yüreğimdeki sızı dayanılmaz hale geliyor. Şu seçim kampanyasında bu duyguları yaşamamın sebebi liderler arasındaki laf yarışında seviyenin giderek düşmesi, karşılıklı atışmayı hakaret noktasında yürütüyor olmaları bana hep Hocam Seni hatırlatıyor. Hemen belirteyim ki liderlerin birbirleri için kullandıkları sözleri burada tekrar etmeyi doğru bulmuyorum. Uzun yıllar yakınınızda bulunma şerefine erişmiş birisi olarak geriye dönüp düşündüğümde yaklaşık 38 yıllık hayatımda bir gün olsun şahısları hedef almadığını, mücadeleni hep fikir planında yürüttüğünü hatırlıyorum. Çevrende siyasi mücadeleyi kişilere dönük karalama noktasına çekmek isteyenlere de, "Bizim şahıslarla, siyasilerin aileleri ile işimiz yok. Biz inancımızın mücadelesini veriyoruz" diyerek izin vermeyişini hatırlıyorum.
Sanıyorum 1991 seçimleri öncesiydi. Daha evvel ANAP'ta siyaset yapmış, daha sonra size katılmış bir arkadaş ile odanızdaydık ve bizden seçimlere giderken bir broşür hazırlamamızı istemiştiniz. Yeni gelen arkadaş hemen ileri atılarak, "Efendim elimde pek çok belge var. Hemen hazırlar taslağı yarın getiririm" demiş siz de kabul etmiştiniz. Ertesi gün gelen broşür taslağı baştan sona ANAP'a, Özal'a ve ailesine dönük gazetelerde aleyhte çıkan kupürlerle doluydu. Siz önünüze konan taslağın daha birkaç sayfasına bakar bakmaz, "Bu bizim üslubumuz değil" diyerek reddetmiştiniz.
Şu çirkinleşen seçim kampanyası sırasında hemen 1980 öncesi yıllara gidiyorum. Ayrancı'daki makam odanızda sizinle beraberken içeriye Muhterem Süleyman Arif Emre Ağabey girmişti. Üzüntülüydü. Yüzünden anlaşılıyordu. Biraz sonra "Hocam... Üstadın (Rahmetli necip Fazıl Kısakürek) son çıkardığı Rapor'u gördünüz mü? Baştan sona size çatıyor" diyerek üzüntüsünü dile getirmişti. Bu noktada Sizin ne diyeceğinizi merakla beklerken o sakin ve kibar tavrınızla, "O bizim büyüğümüz. Yazabilir" diyerek konuşmayı orada noktalamıştınız.
Bu vesileyle hatırladığım ve bizzat yaşadığım olay ise rahmetli Esat Coşan Hocaefendiyle ilgili. O yıllarda aynı zamanda basın danışmanlığınızı yapıyordum. Gazeteler ve dergilerde art arda Esat Coşan Hocaefendi'nin açıklamaları çıkıyordu. Çıkan açıklamaların içeriğine girecek değilim. Zaten maksadım birilerini suçlamak değil. Böyle bir durumu edepsizlik sayarım. Ancak, görevim gereği tüm gazetelerde çıkar aleyhteki haber kupürleri ve birde CD ile birlikte dosya yapmış size takdim etmiştim. İçini açıp bakmadan, "Nedir o Abdülkadir" diye sormuş bende, "Efendim. Esat Coşan Hocaefendi'nin medyada çıkan açıklamaları" cevabını vermiştim. Hemen dosyayı geri vererek, "İncelemeye gerek yok. O dosya sende kalsın. Başkalarına da verme" demiştin. O günden sonrada konu üzerinde tek laf ettiğini duymadım.
Bugün nedense geriye dönük düşünmeye başladım. Çünkü, seni gerçekten özlüyorum. Özleyişim ülkem için, özleyişim siyasette düşen seviye sebebiyledir.
Çok öfkelendiğin anlarda, partilerinin kapatıldığı günlerde, yetiştirdiğin insanların çekip gittiği zamanlarda bile hiç kimsenin arkasından aşağılayıcı, hakaret içeren bir tek kelime sarf ettiğine şahit olmadım.
Çok öfkelenip karşınızdakine, daha doğrusu yakın çalışma arkadaşlarınıza sesinizi yükseltmiş olsanız bile çok geçmeden bir vesile ile onun gönlünü almayı bilirdiniz.
Kısacası kibarlık ve asalet örneği idiniz. Bu sebeple de muarızlarınız bile bugün sizi saygıyla anıyorlar.
Uzun yıllar size siyaset yasağı getirdiler. Siyasetin dışında tutmaya çalıştılar. Ama, siyasetin dışında bile olsanız varlığınız siyasette bir seviye sebebiydi. Siz sesinizi siyasi rakiplerinize birkaç oy fazla almak için yükseltmez davanızın onuru söz konusu olduğunda kükrerdiniz. Kısacası siz şahıs planında siyaset yapmadınız. Ülkeyi ve dünyayı kucaklamanın sevdasını yaşadınız.
Ancak şunu söyleyebilirim ki geride bıraktıklarınız, bıraktığınız boşluğu dolduramamanın farkında olarak güçleri nispetinde emanetine sahip çıkmaya, senin üslubunu muhafaza etmeye çalışıyorlar, çalışıyoruz. Çalışırken de hep seni özlemle anıyor, arıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.