Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Partiler dizayn ediliyorsa seçime ne gerek var?

Partiler dizayn ediliyorsa seçime ne gerek var?

Partilerin zaman içinde kendilerini yenilemeleri, yeniden dizayn etmelerinin elbette yanlış bir tarafı yoktur. Değişen şartlar ve gelişen olaylar kişilerde olduğu gibi parti yönetimlerinde de değişime yol açabilir ve bunun sonucu olarak yeni bir yaklaşım, yeni bir anlayış gündeme gelebilir. Ancak, özellikle partilerin iç ve dış siyaset dışı güçler eliyle yeniden dizayn edilmesi ciddi bir iddiadır. Bunun da ötesinde onur kırıcı, demokratik olmayan hatta seçimleri bile anlamsız kılan durumun kabulü anlamına gelir.

Peki bu durum yıllar yılı yaşanan bir hal değil miydi? Yaşanıyordu. Ancak, son yıllarda başlatılan soruşturma ve bunlara bağlı olarak açılan davalar, anayasa değişikliği ile değişime direnen kurumların yeniden dizayn edilmesi bir kesim tarafından siyasete siyaset dışı müdahalelerin, bir başka ifade ile siyasetin siyaset dışı güçler eliyle dizayn edilmesi döneminin sona erdiği şeklinde takdim edilmiyor muydu? Buna rağmen Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Kazlıçeşme Meydanı'nda yaptığı konuşmada, "CHP'yi dizayn edenler yeni anayasa istemiyor" diyerek tüm gelişim ve değişim iddialarının boş olduğunu gösterdi.

Elbette CHP'nin ya da bir başka partinin yeniden dizayn edildiği iddiası akla hemen, "Kimler dizayn etti?" sorusunu getirir. Bu sorunun cevabı verilmeden de söylenenler bir iddiadan öte gitmez. Ancak, bir kaset olayı ile CHP yönetiminin tamamen değişmiş olması haklı olarak bir gizli eli akla getirmiştir. Bu gizli eli sokaktaki vatandaşın bilmesi mümkün olmaz. Bilmeyenlerin elinde de bir delil olmayacağı için söyledikleri iddiadan öte geçmez. Ancak bu sözü sıradan bir insan değil de Başbakan söylüyorsa sanıyorum, "Siyaseti yeniden dizayn edenler kimler?" sorusunun cevabını biliyor olması gerekir.

Kaldı ki Başbakan "CHP'yi dizayn edeler yeni anayasa istemiyor" derken olayı doğrudan yeni anayasa ile bağlantılı hale getirmiş bulunuyor. Böyle olunca da seçimlerde ortaya nasıl bir tablo çıkarsa çıksın yeni anayasa hazırlanması gündeme geldiğinde bu çevreler hemen devreye girecek, ellerinden geldiğince yeni anayasa hazırlanmasını başarısız kılmaya çalışacaklardır.

Yeni anayasanın hazırlanıp hazırlanmaması AK Parti'nin bu konudaki direnci ile yakından ilgili olacaktır. Eğer, yeni bir anayasa hazırlamak için herkesimin geniş katılımı ile yapılması isteniyorsa şimdiden yeni anayasa çalışmalarının rafa kalmış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu arada, yine Başbakan'ın İstanbul Kazlıçeşme Meydanı'nda "Verin 367 milletvekili, yeni anayasayı yapalım" sözü bir şart ise yine şimdiden yeni anayasanın rafa kalktığını söyleyebiliriz. Çünkü, 2007 seçimlerinde bu millet iktidar partisine yüzde 47 oy verdi. Bu oran Meclis'e iktidar partisinin 367 milletvekili göndermesine yetmedi. Ama tek başına iktidarı sağladı. Kaldı ki 2002 seçimlerinde 2007'den daha az oy almasına rağmen daha fazla milletvekili çıkarmıştı iktidar partisi. O zaman yeni anayasa hazırlama konusunun sadece lafı yapıldı ama harekete geçilmedi. 2007 seçimlerinin ardından ise anayasada önemli bir değişiklik yapıldı ve halkımız da değişikliği yüzde 58 oyla kabul etti. Bu bakımdan yeni anayasa yapmak için 367 milletvekiline ihtiyaç yok. Daha doğrusu böyle bir mecburiyet söz konusu değil. Durup dururken Başbakan'ın yeni anayasa için seçmenden 367 milletvekili istemesi akla, "Bu sakın yeni anayasa hazırlamaktan vazgeçmenin bir gerekçesi olmasın?" sorusunu getiriyor.

Bu arada AK Parti Kırıkkale Milletvekili Adayı ve İçişleri eski Bakanı Beşir Atalay'ın "Anayasayı değiştirecek çoğunluğu rahat çıkartırız" sözleri 367'nin gerekmediğini de belirtmiş oluyor. Demek istediğim o ki yeni anayasa konusunda henüz AK Parti içinde de bir fikir birliği sağlanmamış durumda.

İşte bu noktada, siyaseti kendilerine göre dizayn, bu konuda kendilerinde güç görenlerin seçimlerin arkasından harekete geçeceklerini söylemek yanlış olmaz. Kaldı ki daha şimdiden seçimlerin arksından CHP ile MHP'nin ortak hareket etmesini sağlamanın adımları atılmaktadır. Medyaya da yansıdığı kadarıyla MHP'nin baraj altında kalmasını engellemek için bazı CHP'lilerin MHP'ye oy vermelerinin çalışmaları yürütülüyor. Sanıyorum Vatan Gazetesi'nin dünkü sayısında yer alan Mine Şenocaklı'nın haber yorumunun "Bursa'da CHP'ye tulum çıkaracak evlerde artık bir oy MHP'ye" başlığı altından verilmiş olması bir tesadüf olamazdı. Kaldı ki seçimlerden sonra CHP-MHP ortaklığının sağlanması ile ilgili haberler sıkça medyada yer almaya başladı.

Hemen belirteyim ki tüm bunlar bazılarının düşüncesinden ibaret. Bir koalisyondan çok belki seçimlerin ardından CHP ile MHP'nin ortak hareket etmelerini sağlamanın adımları olabilir. Bu ortak hareket ise yeni anayasanın hazırlanmasına ve muhtevasına dönük olabilir. Ne için olursa olsun hâlâ siyasetin siyaset dışı güçler tarafından dizayn ediliyor oluşunun Başbakan tarafından dillendirilmiş olması ülkemizdeki siyasi sistem açısından fazla değişen bir şey olmadığını göstermez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi