Tozduman bulutu arasında seçimler kapıya dayandı
Evimin önünden seçim kampanyası boyunca hergün yüzlerce kere partilerin seçim arabaları geçiyor. Hepside ses cihazlarını sonuna kadar açmış ya seçtikleri şarkılarını dinletiyorlar ya da önceden kaydedilmiş çağrılarını hoparlörlerden insanlara duyuruyorlar. Duyurmaya çalışıyorlar demiyorum, duyuruyorlar. Daha doğrusu çoğu zaman ne söyledikleri, hangi parçayı çaldıkları ya da topluma ne mesaj verdikleri bile anlaşılmıyor ama toplumun yoğun bir çağrıya muhatap olduğu kesin. Bu kampanyada sona gelindi. Yarın akşam üzeri artık propaganda yasağı başlayacak, evimizin önünden geçen parti araçları son bulacak. Geçseler bile ortalığı gürültüye boğmayacaklar. Pazar günü ise sandıklara gidip oyumuzu atacağız. Diyebiliriz ki önümüzdeki 4 yılda bizleri temsil edecekleri belirleyeceğiz. İşte bu noktada günlerden beri sürdürülen seçim kampanyasında partilerin toplumu ne ölçüde etkiledikleri sorusuna cevap bulmak istiyorum. Daha doğrusu seçim kampanyalarının seçmen iradesi üzerinde ne kadar etkili olduğudur.
Acaba, seçmelerin yer değiştirmesi seçim kampanyaları ile mi, yoksa daha seçim dönemine girmeden yaşanan bir takım olaylar seçmen yönelişlerini belirlemiş mi oluyor? Böyle oluyorsa seçim kampanyaları aslında yönünü belirlemiş olan seçmenin bulunduğu noktada kemikleşmesini sağlamaya mı yönelik oluyor? Eğer böyle ise bunca emek ve para harcamaya ne gerek var? Üç parti seçim kampanyası boyunca harcadıklarını bu ülkenin fakirlerine dağıtsa daha hayırlı bir iş yapmış olmazlar mıydı?
Daha seçim kampanyaları başlamadan bir takım anket sonuçları ilan edilmişti. Aradan geçen zaman içinde yenileri yapıldı ve kamuoyuna duyuruldu. Netice itibariyle gizlenen partilerin durumu hariç topluma gösterilenlerin oy dağılımında ilk anketlerdeki ile sonuncular arasında önemli bir değişiklik olmadığı görüldü. Böyle olunca ister istemez seçim kampanyalarının seçmen üzerinde fazla bir etkisi olduğunu, bir partiden bir başka partiye ciddi kaymaların yaşandığını söylemek mümkün olmuyor. Hemen belirtelim ki gerçek anket sonuçlarını seçmen belirleyecek. Bu da sanıyorum Pazar gecesi az çok ortaya çıkmış olacak. Bu bakımdan son anket hilesiz gerçek anlamına gelecek seçim sonuçları ortaya çıkmadan iddialarımızı kesinleştirmek mümkün değil. Ben sadece yayınlanan anket sonuçlarına bakarak bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Bu arada kamuoyuna açıklanan bazı anketlerin toplumu belli yöne kanalize etmek maksadına matuf olduğu da ayrı bir konu. Benim üzerinde durduğum toplumu yönlendirmeye yönelik olmayan, toplumun mümkün olduğunca nabzını tutmaya yönelik anketlerdir.
Hemen belirteyim ki ülkemizdeki tüm anketler genellikle belli partiler ya da kuruluşlar tarafından bedeli ödenerek yaptırılıyor. Böyle olunca da anketlerde çıkan sonuçlar ile ilan edilenler arasında ciddi farklar olabiliyor. Tüm bunlar akılda tutulmak kaydıyla seçim kampanyalarının seçmen üzerindeki etkisini değerlendirmeye çalışıyorum. Ve yüzlerce trilyon harcayarak kampanya yürüten partilerin elde ettikleri sonucun harcanan emek ve parayla doğru orantılı olmadığını düşünüyorum. Bunu söylerken elbette sahip olunun maddi imkanların ve bu imkanlarla kampanya yürütmenin hiçbir kârı olmadığını söylüyor değilim. Bir tarafta beş kuruşsuz kampanya yürüten bir siyasi partiye gönül verenler sabahtan akşama yüzlerce kapıyı çalarak seslerini duyurmaya, mesajlarını iletmeye çalışırken tüm medya kuruluşları ve görsel bir takım imkanlarda kullanarak toplumu yönlendirmeye çalışanların şartları elbette eşit değil. Sabahtan akşama kapı kapı dolaşanların bana göre elde edecekleri başarı ve karşılık hiçbir maddi değerle ölçülemez. Ölçülmemesi gerekir. Özellikle bir dava uğruna hergün yüzlerce kapı çalarak davalarını anlatmaya çalışanların elde edeceği, trilyonlar harcanarak elde edilenden çok fazla olacaktır. Çünkü onların manevi kazancını madde ile ölçmek mümkün olmaz. Bunun için özellikle Milli Görüş davasına gönül vermiş olanların sadece Allah rızası için yaptıkları çalışmaların manevi karşılığı ve verdiği hazzın maddi bir ölçüsü olabilir mi? Çünkü, sonuç nasıl çıkarsa çıksın onlar kazananlardan olacaktır. Bu noktayı tespit ettikten sonra kanaatim o ki, seçim kampanyasının gürültüsü içinde meydanlarda söylenenlere, karşılıklı ithamlara, suçlamalara kısacası laf yarışına bakarak toplumun çok önemli bir kesiminin taraf değiştirmediğini söylemek istiyorum. Bana göre en etkili seçim kampanyası birebir yürütülen kampanyadır. Bu çalışmanın sonuçları kısa zamanda netleşmese bile gelecekte kazananların onlar olacağı inancımı belirtmek istiyorum...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.