Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Yaşadığımız toplumu doğru okumak

Yaşadığımız toplumu doğru okumak

İçinde yaşadığımız, her türlü olumlu ve olumsuzlukları, güzellik ve çirkinlikleri birlikte yaşadığımız, yaşamak zorunda olduğumuz toplumu iyi ve doğru okumadan o toplum içinde huzur içinde yaşamak mümkün olmaz. Fert planında böyle iken siyaset yapanlar için bu durum çok daha önemlidir. Siyaset yaptığınız toplumun tüm özelliklerini çok iyi bilmek durumdasınız ki ona göre toplumu etkileyecek stratejiler oluşturabilesiniz. Bu noktada siyaset toplumu etkilemek, değiştirmek için mi yoksa toplumun içine girerek onların gönlünü hoş ederek sadece oy devşirme işimidir? sorusu akla gelebilir. Aslında bu iki hususu birbirinden ayırmak doğru olmaz. Böyle bir yaklaşım yumurtamı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıktı sorusunu akla getirir. Elbette bir siyasi partinin toplumun sorunlarına çözüm bulmaya yönelik plan ve programları olması, bunu da topluma anlatması, anlatmanın da ötesinde ikna etmesi gerekir.

İster sadece toplumun oyunu alıp iktidar olmak için, ister toplumu değiştirmek ve dönüştürmek, yaşanan zorlukları en aza indirmek adına siyaset yapılsın her iki durumda da toplumu çok iyi tanımak durumundasınız. Çünkü, toplumun sorunlarını çözebilmek için toplumun desteğine ihtiyacınız vardır. Toplumun desteğini almanın yolu da kendinizi topluma anlatabilmeniz, toplumun sizi ve önerilerinizi benimsemesi şarttır. Sadece toplumu değiştirmek ve dönüştürmek için yola çıkmak, topluma tepeden bakmayı, dayatmacılığı gündeme getirir. Yaptığınızın dayatma olmaktan çıkması için toplumun en azından bir kesiminin gönüllü katılımına ihtiyaç vardır. Çünkü, topluma yönelik tekliflerinizin ve söylediklerinizin doğru ve toplumun geleceğini kurtarmaya yönelik olması bunu eğer topluma anlatamaz, toplumu ikna edemezseniz sonuç alamazsınız. Buna karşılık toplumu ikna edebilenlerin teklifleri isterse yanlış olsun toplum onların peşine takılıp gider. Bu arada olaya ülkemiz açısından baktığımızda bu ülkede uzun bir süreden beri toplum birimleri tarafından değişime ve dönüşüme zorlandı. Bu dönüşümün ve değişimin istikameti ise Batı olarak takdim edildi. Diyebiliriz ki bin yılı aşkın bir süreden beri mensubu olduğu medeniyeti terk ederek toplumun bir başka medeniyet içinde yer alması için uğraş verildi. Bu uğraş bugün de AB'ye katılma isteği şeklinde sürüyor. Öylesine uğraş verildi ki toplum zorlandı, değişim dayatıldı. Toplumun ikna edilmesi, değişime katılımın sağlanması önemsenmediği için bugün gelinen noktada dayatmacıların tam başarıya ulaştıklarını söylemek mümkün mü? Bana göre mümkün değildir. Toplum elbette hırpalanmış, bir takım şekli değişiklikleri zorla da olsa kabullenmiş görünse de üzerindeki baskının hafiflediğini hissettiği anda gerçek kimliğine dönmenin gayreti içinde olmuştur. Hatta gerçek kimliğinin temsilcisi olarak gördüklerinin peşine takılmıştır. Çoğu zaman yanıltılmış ve kandırılmış olsa da toplum bir pasif direniş içinde olmuştur. Bu bakımdan hangi yönde olursa olsu toplumu değiştirme ve dönüştürme iddiasında olanlar için toplumun katılımını sağlamak çok önemlidir. Bunun için de toplumun çok iyi tanınması ve değiştirmeyi düşündüğünüz toplumun değer yargılarını hem bilmek hem de o değer yargılarını anlamsız, çağ dışı gibi nitelendirmelerle bir kenara itmemeniz gerekir. Aksi halde toplumu değiştirdiğinizi sanırsınız ama sadece kendinizi kandırmış olursunuz.

Bu noktada toplumların ağırlıklı bir kesimini ortalama vatandaşların oluşturduğunu unutmamak gerekiyor. Buna isterseniz orta tabaka da diyebilirsiniz. Eğer kendinizi tek örnek kabul edip toplumun tümünün bu örneğe uygun hale getirilmesi gerektiğini düşünürseniz biliniz ki ortalama vatandaşa ne kadar yakınsanız o kadar etkili olursunuz ve oyunu alırsınız ama toplumda bir değişim ve dönüşüm gerçekleştiremezsiniz. Bu noktada değişim ve dönüşümden kastımın toplumu başkalaştırmak olmadığını, yüz yıllardan beri uzaklaştırılmaya çalışılan temel değer yargılarını yeniden topluma hatırlatmak olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü, ülkemizde değişim ve dönüşüm genellikle toplumu başkalaştırma şeklinde gerçekleştirmeye çalışılmıştır. Her ne kadar değişimciler "Biz sizi başkalaştıracağız" dememişlerse de yaşanan tamamen bir başkalaştırma operasyonu olmuştur. Bugün bile yaşanan olay bir yanda topumu başkalaştırma mücadelesi verenler ile toplumu asli değer yargılarına kavuşturma mücadelesi verenler arasında yaşanmaktadır. Bu arada elbette yıllardan beri toplum üzerinde sürdürülen başkalaştırma çabalarının toplumun mensubu olduğu değer yargılarında oluşturulan çarpıklıkların düzeltilmesi, asli haline getirilmesine yönelik olduğunu belirtmek isterim. Bu bakımdan niyet ister toplumu bir başka medeniyetin içine itmeye ister kendi medeniyetimizin değer yargılarının asli şeklinde toplumda yeniden tesis etmeye çalışılsın ön şart toplumu çok iyi tanımanız gerekir. Siyasette "Ben doğru söylüyorum, herkesin bana uyması kendi çıkarların" demek yeterli olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi