Başbakan’ın Grup konuşması ve CHP boykotu
Ulaşım ve bilgi çağının siyasi sistemi demokrasidir. Çözüm yeri meclistir. Değil ana muhalefet, kimsenin meclisi, milli iradeyi boykota kalkışması düşünülemez. CHP’nin dayatma ve toplumu germe alışkanlığı, bu tür sıkıntılarının kaynağıdır. 367 dayatması, millete zaman kaybettirdi. Anıtkabir’e şikâyet yürüyüşleri, Çankaya yoluna yatıp Köşk’e başörtülü çıkarmama tehditleri, TBMM’de 411 oy kaosa kalktı gibi milli iradeye meydan okuma şaşkınlıkları, hep bu alışkanlığın saptırdığı çıkmaz sokaklardır.
CHP bu seçimde iki gerçeği doğru gördü. Alışkanlık, değerlendirmede iki yanlışa düşürdü. Gördüğü ilk gerçek, kendi zafiyeti ve seçim ittifakı yapma zarureti oldu. İkinci doğrusu, ittifak için, gerek derinliği ve gerekse gayret gücü bakımından en güçlü seçim ittifakı grubunun Ergenekon olduğunu gördü.
Uygulamada iki yanlış: 1) Ergenekon ittifakında Baykal’ın avukatlık sınırını aştı. Ölçüyü kaçırdı. Aday göstererek organik bağa girdi. Hatalar doğurucudur. Hele meydan okumaya dönüşürse. İkinci yanılgı, Süheyl Batum, cezaevindeki adayları için, “Çıkamayacaklarını biz de biliyoruz ama, aday göstererek bir duruş sergilemek istiyoruz” dedi. Yani yanıltacak, sadece gönül alacaklardı. Tuşa geldiler.
Bu iki önemli yanlış, şimdi çok daha önemlisini, Meclis boykotunu doğurdu. Bu üçüncü doğum, ikiz oldu. Yanlışı noktalamak için, MHP örneği de ortadayken, dayatma alışkanlığı yanlışı ikiz yaptı. 1) BDP peşine düştüler. 2) Dar çıkmaza girdiler.
Şimdi çıkmak için, Hükümeti, devleti çıkmaza sokma çabasındalar. Hükümetin adalete müdahalesi intihar olur. Dolaylı, kanunla müdahale de aynı yanlıştır.
Durum bu. Netice ne olacak? Ne olması lazım? CHP, Sayın Başbakan’ı ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı doğru anlamalı. Oyalanmadan, yeni hatalara düşmeden, derin tazyiklerden kendini kurtarıp, Meclis’e girmelidir.
Sayın Ertdoğan, CHP’nin dayatarak uzlaşma diye yanlışa düşürme siyasetini iyi bildiğinden, çok açık ve net konuştu. “Eskiden adalete müdahale olduysa bile artık kesinlikle yok ve olmayacaktır” dedi.
Sayın Abdullah Gül de, yanlıştan dönerken fazla kırılmamaları, inatlaşıp kendileri perişan, çevre zarar görmesin diye, birinin yardımcı olması gerek. “Ben olayım. Biraz gayret” diyor. Fırsat çabuk kaçar. Büyük fırsatlar daha hızlı gider.
Her iki ifade de çok açık. Başbakan, “Benim gücüm millete ve hukuka dayanır. Dayatma, perde arkası işlerle gücümü kaybetmem. Gel milletin meclisinde hukuk ve vicdan çerçevesinde ne varsa yapalım” diyor. Cumhurbaşkanı da “Gelin” diyor.
Genel durum ne? Dünya krizde. Türkiye kalkınma hızında dünyanın önünde. Hiçbir demokratik ülkede görülmemiş % 86 katılımla gerçekleşmiş bir seçim. Yani duracak, oyalanacak vakit yok.
Gereken, CHP’nin, Cumhurbaşkanımızın ilgisine bir-iki gerekçe daha ekleyerek Meclis’e dönmesidir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun böyle konulardaki tatbikatları dikkate alınınca, dönüş gerekçesine de ihtiyaç yoktur.
Bu kadar oy almış, dünyanın böylesine krizli, milletin bu derece beklentili bir zamanında iktidarın işi-gücü bırakıp CHP ile vakit öldürme imkanı yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.