Arap Baharı Sonbahara mı dönüşüyor?
Tunus'tan Yemen'e bir anda başlayan yönetimlere karşı direniş hareketleri kim tarafından ilk defa dile getirilmiş ise "Arap Baharı" olarak nitelendirildi öyle de sürdürülüyor. Elbette gelişmeleri Arap Baharı olarak nitelendirenler sanıyorum bunu bir sonbahar olarak düşünmüş değillerdi. Akıllarına gelen ilkbahar olabilirdi. Ne var ki olayların başlangıcından bugüne gelişmelere bakıldığında ortada bir İlkbahar havasının estiğini söylemek mümkün değil. Belki sadece Tunus'ta ciddi bir değişim ortaya çıktı. En azından değişim sırasında kan akmadı. Ama arkasından Mısır'da yaşanan değişimin beklenen değişim olduğunu söylemek mümkün değil. Hatta Mübarek gitti de ne değişti diye sorduğunuzda verilecek cevap, "Eski tas eski hamam"dan ibaret. Olaylar yine devam ediyor yine Tahrir Meydanı'nda toplanan göstericiler üzerine Mübarek döneminde olduğu gibi asker-polis birlikte saldırılıyor.
Libya'da ne olup bittiğini doğru dürüst bilen var mı? Libya'ya saldıran güçlerin hedefinin ne olduğunu söylemek mümkün mü? Elbette saldırı öncesi söylenenleri kastetmiyorum. Bugün gelinen nokta için söylüyorum. Hedef Kaddafi'yi devirmek ve Libya'yı Kaddafi'den kurtarmak değil miydi, böyle söylenmiyor muydu?. Ne var ki NATO'nun ortak saldırısına rağmen Kaddafi yerinde duruyor. Sadece iç çatışmalar biraz daha şiddetlenmiş vaziyette. NATO ise arada bir sivil hedefler ile Libya'nın petrol bölgelerini vuruyor. Bu arada Batılılar Libya'nın çeşitli ülkelerindeki paralarını bloke ettiler. Daha doğrusu bu paralara el koydular. Diyebiliriz ki NATO Libya'ya yönelik saldırıları bu paralarla finanse ediyor. Bu arada Libya'ya karşı oluşturulan cepheden çelişkili açıklamalar geliyor. Söz gelimi ABD'nin Libya'da Kaddafi ile devam kararı aldığı ileri sürülüyor. İtalya Başbakanı Berlusconi "Hayatım tehlikede. Kaddafi ölmemi istiyor" şeklinde açıklama yapıyor. İnsan iste istemez bunlar mı Libya'yı Kaddafi'den kurtaracak diye sormadan edemiyor... Halbuki bunlar Kaddafi'yi alaşağı etmek için harekete geçmişlerdi. Neredeyse Kaddafi'den özür dileyecek, "Ne olur hayatımızı bağışla" diyecekler.
Suriye ise ayrı bir alem. Suriye'de muhalif hakaretler başladığında sanki başta ABD olmak üzere Batılıların tam desteğini aldıkları, Suriye'nin en kısa zamanda demokratik bir yönetime kavuşacağı, olayların tek hedefinin de bu olduğu havası estirildi. Ancak, geçen zaman içinde Suriye'de de Libya'ya benzer gelişmeler oldu. Eski yönetim yerinde duruyor ve durmakla kalmıyor kanlı saldırılara imza atıyor. Suriye'de katliamlar yaşanırken demokrasi havarisi ABD ve yandaşlarından bir takım açıklamalar dışında bir yaptırım gelmiyor. Yemen ne oldu diye hiç sormayın... Bir anda orada da sanki gece karanlığının sessizliği yaşanıyor.
İslam dünyasında hareketlenme başladığında bu köşede hemen heyecana kapılmanın doğru olmadığına, eğer özgürlük hareketlerinin arkasında ABD ve diğer Batılı ülkeler varsa mutlaka biraz serinkanlı olmak gerektiğine dikkat çekmiştim. Özellikle hangi bağımsızlık ve özürlük hareketinin arkasında ABD yada bir diğer Batı ülkesi varsa mutlaka kendi çıkarlarını ön planda tutacaklarını, bunun da doğal olduğuna vurgu yapmıştım.
Kaldı ki geçtiğimiz günlerde Libya'da olduğu gibi Suriye'de de ABD'nin Esat ile yola devam kararı aldığı haberleri medyaya yansıdı. Bu haberler elbette resmi açıklamalara dayanmıyordu. Ancak, bir takım yerlerden medyaya sızdırılıyordu. Bu haberlerin medyada yer almasının arkasından Suriye Ordusu Hama'da katliam başlattı. Hem de Ramazan'a girerken. Böyle olunca Esad'ın ABD desteğinde katliam yaptığını söylemek sanıyorum fazla abartı olmaz. Batı dünyası önce bazı İslam ülkelerine karşı dünyayı ayağa kaldırıyor, söz konusu ülke yöneticileri hakkında idam kararı veriyor, bu ister istemez yıllardan beri zulüm görmüş halkı harekete geçiriyor ama birde bakıyorsunuz hareket geçmek için cesaretlendirdikleri grupları yönetimler karşısında tek başına bırakıveriyorlar. Demek istediğim o ki başka ülkelerin lütfu ile özgürlük elde edilmez, edilse bile bu defa size destek verenlerin kontrolüne girmiş olursunuz. Bunu söylerken sözünü ettiğim ülkelerdeki hareketleri eleştiriyor yada haksız buluyor değilim. Ancak, dünyanın içinde bulunduğu durumu görmezden gelmenin anlamı yok. Eğer görmezden gelirseniz yarı yolda acı sonuçlarla karşılaşabilirsiniz... Özellikle de Arap Baharı'na bakışınızı ABD'ye ayarlarsanız yarın ortada kalıverirseniz. Dün Kaddafi gitsin diyenlerin bir başkta gün kalsın demeleri ya da Suriye'de Esat gitsin diyenlerin bir başka gün onunla yola devam kararı almaları sizi cascavlak ortada bırakabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.